23 Aralık 2011 Cuma

bu nasıl bir şey tanrım?

nasıl birşey bu?
nasıl bir bağlılık, nasıl bir sevgi,
ikimizinde gözü kör olmuş gibi.
ikimizde başka bişey görmüyoruz.
yine karşılıklı yemek yedik bu öğlen.sabahtan beri mesaj trafiği ikimizinde ne denli duygu yoğunluğu içinde olduğumuzu  anlatmıştı birbirimize.
seni bekledim masada.geciktin.üşüdüm balkonda.ısıtıcı  ısıtmadı senin varlığın kadar.
biz birbirimizin gözlerine bakınca çok başka şeyler görüyoruz  anlatamıyorum hiç.
nasıl bir özlem bu.
dayanılmaz ve can yakııcı oldu artık.
akşamlara düşman yaşar olduk.

yemekten kalkarken bana seni çoook seviyorum dedin.
bende gitme o zaman dedim.
giderayak bana bunu yapma dedin.
beni de al o zaman dedim.
az kaldı sabır bitanem dedin.

akşam iş çıkışı beni yolda bekledin. hani hep arabaları park ettiğimiz ağacın altında.
hava darma duman.şakır şakır yağıyor.
camlardan süzülüyor damlalar.
arabama geldin,
arabanın içi buhar.
öyle sıkı sarıldın ki.yüzüm avuçlarının arasındaydı.sadece kokladın.gözlerimi gözlerine kitledin.ve içinden geçenleri söyledin.allahım bize yardım et dedin. offf aşkım dedin.saçlarımı okşadın,yanaklarımdan öptün.ikimizinde o yoğun trafikte yetişmesi gereken yerler vardı. ve gidemiyorum ki dedin.
aslında gitmeni hiç istemedim. saatlerce  o kolların arasında kalabilirdim.
başka bişey istemeden.sadece sarılmak.
yanımdan ayrıldıktan sonra bir saat içinde 5 kez aradın.
başına ağrı girdiğini, daraldığını, artık yeter  dayanamıyorum dedin.
defalarca seni seviyorum dedin.
yarın ve pazar günü  benim için önemli olan bir girişimin toplantıları var. ve sen yanımda olacaksın biliyorum.
sabah beni görmek istediğini,
toplantı başlamadan yanımda olmak istediğini söyledin.
sabah kuaförde randevum var aslında ama sanırım iptal edip saçımı kendim toplayacağım.
çünkü şans vermene  ve desteğine ihtiyacım var. ve hepsinden öte seni yanımda görmek istiyorum.

seni seviyorum.
yanında çok mutluyum.

22 Aralık 2011 Perşembe

bu günkü mesaj:

sen hayatımda olmasan,hayat siyah beyaz olurdu.RENKSİN.....

olmasan beklentisiz ve yarınsız yaşıyor olurdum.UMUTSUN...

olmasan bedenim sadece madde olurdu.TENİME HAYAT VERENSİN...

olmasan, içimde ne sevinç, ne hüzün olurdu.DUYGUSUN...

olmasan , sığınacak bir hayalden bile yoksun olurdum.YOKLUĞUNDA BİLE SIĞINABİLDİĞİMSİN.

olmasan elim avcum,yüreğim bomboş kalır ,üşürdüm. SICAĞIM, İÇİMİ ISITANIMSIN.

olmasan,aşka mutluluğa inanmaz, uzak olurdum.İNANCIMSIN.

olmasan karanlıkta yaşardım,gerçek ışıktan habersiz, GÜNIŞIĞIMSIN.

olmasan hayatın anlamını hiç bilmeden ölürdüm.HAYATSIN

olmasan, bu mucizenin bir parçası olamazdım.MUCİZEMSİN, LUTUFSUN,MÜKAFATSIN

olmasan, karanlıkta kalan yanımı aydınlatamazdım.AYDINLIĞIM,FERAHIM, HUZURUMSUN.

olmasan,kahramanların hep masallarda olduğuna inanırdım.KAHRAMANIMSIN.

iki kelimeye anlam verensin.

hayatımda ilk kez :

GERÇEKTEN SEVİYORUM........

BU MASAL YARIM KALMASIN.

mesajı okurken karşındaydım.
bir cümle okuyup gözlerime bakıyordun.
okuduktan sonra bana,
bunun bir mucize olduğuna inandığını, beni ne kadar çok sevdiğini anlattın.

bu şekilde yaşamanın acı verdiğini söyledin.
akşam ,hava karanlıktı.
karşılıklı yemekteydik.
balkon kısmında.sürekli gittiğimiz yerde.
ben üşümeyeyim diye beni ısıtıcının olduğu tarafa oturttun.
elimi tuttun.
gözlerime baktın.

şimdi buradan kalkıp evimize gitsek dedin...
sokak lambaları saçlarına vuruyordu ışığı.
ben sana sarılmak istedim.
saçlarına dokunmak.
en çok kokunu duymak istedim.

giderken eğilip yanaklarımdan öptün.
ikimizde
birkaç saniye daha fazla yanak yanağa kalmak için ağırdan aldık bu anı.

ben gitme demek istedim.
sen kalmak istedin.
bunları konuşmadan söyledik.

arkandan baktım.
kıyamadım.
ve şimdi daha yanından ayrılalı bir saat olmasına rağmen seni çok özledim.

4 Kasım 2011 Cuma

O KADAR ÇOK İHTİYACIM VARKİ SANA ŞİMDİ.

hasat olduğum zamanlarda kndimi muhtaç hissediyorum.
bir tek ben mi böyleyim bilmiyorum.
sığınmaya ihtiyacım var.

beni bu hald gördüğünde verdiğin ilk tepki
------ah canım ya,kıyamam aşkım ya.---------
ne yapabilirim senin için diye sordun.
aslında yapabileceğin çok şey var ama imkan yok ki.

hani sakin, başbaşa olduğumuz bir yerde ,
göğsüne yaslanıp uzansam,
sen saçlarımı okşarken uyuyakalsam yeticek bana.
uyuyamıyorum.
her yerim ağrıyor.

bu günlerde o kadar çok ihtiyaç duyuyorum ki sana.
neden hala zaman kaybediyoruz anlamıyorum.
neden yanyana değiliz,
neden olmak istediğimiz yerde değiliz?

ben gece ateşim yükselince neden hastanede başımda bekleyen sen değilsin?

beni başkasına muhtaç ediyorsun?

sana kırılıyor , hatta bazen, daha ileri gidip kızıyorum.
beni hala başkasının yanında tuttuğun için,
gözle dahi olsa paylaştığın için.

bu gün ramak kaldı sevdiğim sabret demişsin.
az kalmış olsun lütfen.
artık gerçekten sağlık anlamında da yürek anlamında da sabrım kalmadı.
kendimden gidiyor bitanem.

üzülüyorum.

en çok ta hayallerimin üzerine çekilen çizgiye gücendim.
ikimiz için kurduğum hayaller, beğendiğim eşyalar, düzenlediğim ev..........
hepsi olmasını istemediğim yerde ve istemediğim bir zamanda oldu. olduruldu....

şimdi bunlara baktıkça daha çok canım yanıyor.
bunlar bizim evimizin eşyalarıydı, bizim evimizin hayalleriydi, ikimize hizmet edeceklerdi....

ama zihnim okunmuşcasına, başka bir evde, başka bir ortama getirildiler.

birde şu gövde gösterisi meselesi var ki,
artık dayanılmaz oldu.
kendimi bir obje, bir nesne gibi, bir aksesuar gibi hissediyorum ...

bak bakalım bu kimin?
bak bakalım kiminle?
der gibi......

pazar günleri en kasvetli gün oldu artık.

bunların hepsinin acısını çıkaracağız diyorsun bana.
herkes neyin ne olduğunu anlayacak diyorsun.

inşallah bunu gösterecek kadar ömrümüz vardır...

yanımda olmayı ne kadar çok istediğini biliyorum.
günlerdir işe gidemiyorum.
gecelerim hastanede, acilde, serumlarla geçiyor.
en çok gücüme giden de yanımda olamayışın.

şevkatine, teselline, sarılmana, geçicek bitanem demene çok ihtiyacım var aslında.

seni seviyorum günışığım.
hemde çok ve anlatılamayacak başka.

ve inan herkesten çok.

yanında olmak ,
yükünü hafifletmek, yorgunluğunu geçirmek, seni sakinleştirmek,
iyileştirmek, direnç kazandırmak,
sana deva olmak istiyorum
huzur ve mutluluk vermek, koşarak eve gelmeni sağlamak istiyorum.

ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu gör istiyorum.

göreceksin.
bir erkeğein nasıl el üstünde tutulduğunu , nasıl baş tacı edildiğini göreceksin canım.

eğer yazıldıysa, kısmette varsa sen dünyanın en zengin insanı olacaksın.
sevgi zengini.

diyeceksin ki
herşeyim olmasa ne olur, herşeyi verebilen bir eşim var .....
sana söz veriyorum sana bunu dedirticem.

yükünü azaltıcam, kafanı rahatlatıcam,
uykun düzene girecek,
işlerin yolunda gidecek.
her anlamda kaliteli bir yaşamın olacak.

huzursuzluk ne demekti diye düşüneceksin.

26 Ekim 2011 Çarşamba

teşekkür ederim melek!!!

bu gün seni görme şansım yok.
yoğunsun.
sesini duyma şansım var mı bilmiyorum.

bir kitap okuyorum.
kitapta
hadi bir işaret isteyin.
mesela şu an olmasını çok istediğiniz minik birşey isteyin.
yarım saate kalmaz olacak diyordu.

gözlerimi kapadım ve bana varolduğunu ,yanımda olduğunu hissettir melek  dedim.
tepeden tırnağa tüylerim ürperdi.

acaba bana mı öyle geldi diye düşündüm.
gerçekten bu bir işaret sayılır mıydı?

sonra ,
arama ihtimalin olmadığını bildiğim halde ,
beni aramanı diledim.
eğer ararsan melek beni duyuyor demekti....
ilk 15 dakika içinde beni aradın.

hem sesini duyduğuma, hem de iyilik meleğimin verdiği işaretle çok sevindim.

umudum hiç tükenmeden seni seveceğim canım.
sen benim uğurlu yolumsun.

BAKMAKTAN VE DOKUNMAKTAN ÖTE BİR HİS BU.

gözlerine baktığımda ,
yemyeşil bir yol açılıyor.
oradan ruhuna  kapılar aralanıyor.
sanki kimselerin eli gözü değmemiş gibi.
bir bana açılan kapılar.

sana bakınca, 
ki bakmak değil bunun adı...
adı ne dersen bilmiyorum.
bakmaktan ve görmekten öte.
yaşamak gibi,
bir yolculuğa başlamak gibi.
ne kadar bakarsam bakayım doyamamak gibi...

sende yana bir ışık var hayatım.
o ışık her yerinde.
hani karanlıkta kaldığında bir ışık görürsün de hep ışığın geldiği yöne doğru bakarsın ya...
işte öyle .
hep sana doğru bakıyorum, sana doğru akıyorum.
çünkü ışıksın.

başbaşa olduğumuz anlarda o kadar yoğunuz ki ikimizde.

sana baktıkça şükrederek ağlamak geliyor içimden.
sevgine, ilgine, aşkına, bağlılığına, ruhunu, ruhumun okuyuşuna...

konuşmadan söyleyebildiklerimize.

içimde yarattığın coşkuya şükrediyorum.


başım döndüğünde düşmekten korkmuyorum artık. hızlı bir manevra ile beni tutuyorsun ya.
beni tutabilen biri olduğuna şükrediyorum.

eskiden ölümden korkmuyordum.
mutlu değilim ki,
yapmak istediğim herşeyi yaptım.
adımı marka haline getirdim,
imzamı attım dilediğim her platformda.
istediğimi yedim, istediğimi aldım giydim.

yaşanacak , özenilecek ne kaldı  ki?

diyordum.

şimdi ölmekten korkuyorum.

çünkü seninle yaşanacak güzel günlerim olmalı benim.
çünkü aşkı daha yeni tanıdım.
çünkü hiç bu kadar sevilmemiştim.

seninle yaşanacak zaman istiyorum allahtan.

sana adanacak bir ömür.

sana vereceğim sevgi, birlikteyken duyduğun huzur,
yaşamındaki enerjinin artması, 
her gece uyuyabildiğin derin uykuların,
sakin bir yüreğin, ve dağılmamış bir aklın olsa, yanında ben olsam,
depar atarsın, her şeyi başarırsın biliyorum.

sana olana sevgimi anlatamıyorum.
yanında acıkmıyorum, susamıyorum, yanında dünyayı unutuyorum,
yanında herşey değersiz ve önemsiz oluyor.
yanında, huzurluyum, mutluyum,
yanında iş kadını , ev kadını,tüm sosyal rollerden sıyrılıp senin kadının oluyorum ben.
sadece kadın oluyorum.

çünkü sen ,
bana dünyanın en narin varlığıymışım gibi davranıyorsun, el üstünde tutuyorsun.
terliklerimi ayağıma giydiriyor,
üzerimi örtüyorsun.
saçlarımı okşuyor,
öpmeden kokluyorsun.

bana sırtımdan sarılıyor,
güven veriyorsun.

beni sahipleniyor,
hayatımda ilk kez ait olma duygusunu yaşatıyorsun.

gözlerime bakınca gözlerin doluyor.

haftanın son günü canın yanıyor benim için, bizim için.
o can acısına dayanıyorsun.
için eriyerek.

içim eriyerek........

yaptığım herşey, 
adımı taşıyan her başarı senin eserin.
bunu sana  dün de söyledim.
içimdeki coşkunun kaynağı sensin.
bu yüzden 
tüm başarılarımın da kaynağı sensin.

hayat kaynağım........

sen - ben ve şarap...

şarap satan giritli bir dükkan.
mahzen gibi.

meyveli şaraplar.......

bu gün özel bir gün.
haberin yok biliyorum.
ama senin adına herşeyi ayarladım ben.

kokunu duyabileceğim,
yüzünü avuçlarımın arasına alabileceğim bir yerde olmalıydık.
sen şarabı açtın,
kadehlere koydun.

yanında çikolata.

sana içiyorum, aşkıma dedin.
sonra ben sana şarabın uydurma hikayesini anlattım..

şarabı satan bey dedi ki;
bu şarabı sevdiğinizle içmelisiniz.
şaraptan bir yudum alıp sonra sevdiğinizin yanağından bir öpücük alıyorsunuz.ancak o zaman şarap gerçek lezzetine kavuşacaktır.
içindeki iksir öyle aktive olacaktır.
eğer şarabı içerken bunu yapmazsanız sadece üzüm suyu içmiş olursunuz.

o yüzden aşkım gel bi öpücük alayım da şarabın tadı yerine gelsin .
 ve sen gülüyorsun.
işte ben senin o gülüşüne ölüyorum.

sonra üzerimize çekip pikeyi koynunda kokunla kaldım öylece.

zaman hızla akarken,
sana söylemem gerektiğini düşündüm ve söyledim.
tam doğduğum gün, doğduğum saatte,
olmak istediğim yerde,
olmak istediğim kişiyle ,
bir yaşımı daha geride bıraktığım için çok mutluyum.
iyi ki varsın ve iyi ki yanımdasın.

inanamadın.
unutmuş olmak seni çok üzdü.
sıkıca sarıldın.
özür diledin.

ama hiç bir şey beklemiyordum ki.
ben tam da istediğim gibi yaşadım günü.

gerçek aşk en büyük hediyemdi.
sen en büyük hediyemdin.

yüzüm senin ellerinin arasındayken ben bambaşka bir mutluluk yaşıyorum zaten.
bunu bana senden başka kimse veremedi ki...
o yüzden en özel hediye seninkiydi.

akşama doğru beni aradın ve görmek istediğini söyledin.
geldim.
galiba çok duygu  ve anlam yüklü bir hediyeydi bu.
buna baktıkça
benim gözlerimden bak kendine.
el yapımı,
üzerinde yüzlerce vuruşla yapılmış özel bir desen olan
o güzel hediyeyi verdin.

bana yeniden bir hayat verdin.
hayatıma anlam verdin.

SANIRIM DUYMAK İSTEDİĞİM ŞEYLERİ İLK SEN SÖYLEDİN

Sen bana ,
hayatım boyunca amaç edindiğim, uğruna çaba harcadığım duruşu sergilediğimi ,
öyle güzel ifade ettin ki...

senin dilinden yazıyorum bunları....

seni ilk gördüğümde beğeni oluştu bende.
evet beğeniyor, gizliden gizliye izliyordum her halini.
sen gelmeden gidemez olmuştum.

yürüyüşün, duruşun, tavrın, konuşma şeklin o kadar düzgündü ki,
sana asla farklı gözle bakmama müsade etmiyordu yarattığın saygı.

sen ...hanımdın.
sana adınla hitap edemiyordum,
giyim tarzın, ciddiyetin koruyucu bir kalkan gibi , erkeklerin sana yaklaşmasını , seni cinsel bir obje gibi görmesini engelliyordu.
sana baktığımda, beğeni, hayranlık ve saygı hissediyordum.
asla açılamazdım.
sana böyle bişeyi asla yakıştıramazdım.
bu yüzden de kendime hiç ihtimal vermedim.
sadece uzaktan izledim.

şimdi bakıyorumda
uzaktan hayranlık  ve saygı duyduğum kadının, ciddi tavırlarının arkasındaki o yumuşacık kalbi bir tek ben görüyorum.
senin içini, ruhunu, hassasiyetini bir tek ben biliyorum.
ve seni çok seviyorum.
dışarıya karşı böyle olman çok güzel.
bu sayede insanlar sana yaklaşamıyorlar.

sen mini, ya da açık kıyafetler giysen bile ,
kıyafetin kimliğinin önüne geçemiyor.
çünkü sen, duruşunla çekici bir kadından öte , saygın bir kadın olduğunu vurgularcasına davranıyorsun.

ama yine de giyme...:))
seni herkes tanımıyor, kimliğini, kişiliğini herkes bilmiyor.
ve erkekler bakar.
o anda akıllarından geçeni tahmin edemezsin.
ve benim olanı kimse görsün istemiyorum.

.................................................................................................................................................................

işte bunları söyledin.
yıllardır yapmaya çalıştığım buydu.
sevilmekten önce sayılmak,
arkamdan konuşmalarına izin verecek herşeyden kaçınmak,
erkeklerin yatılacak kadın,
ya da offf yavruuum demesinden ziyade,
saygı ve beğeni ile bakmaları, o şekilde yaklaşmaları,
söyleyecekleri her sözcüğü ölçüp biçmeleriydi.

alelade bir kadın olmamaktı.

bunu başarabildiğimi senin ağzından duymak çok güzeldi.

18 Ekim 2011 Salı

SEN, SENİN İÇİN SADECE SENSİN.AMA BENİM İÇİN HERŞEYSİN.

SEN bana dokunduğunda ,
yenileniyorum sanki.
tazecik bir genç kız oluyorum.
çünkü sen, hiç el sürülmemiş kıymetli bir bibloya dokunur gibi dokunuyorsun.
nazik, hassas ve duygulu.

sen bana baktığında
gözlerim kahveden yeşile, maviye dönüyor sanki.
bana hayata renkli bakan gözler hediye ediyorsun.

kolların beni sardığında,
gücü hissediyorum.
beni koruyabileceğini,
bana kol kanat gerebileceğini,
sığınacak liman, saklanacak kale
gölgesine sokulacağım yüce bir ağaç gibi...

o hakimiyeti hissediyorum sende.
emir verir gibi değil, rica eder gibi.

kolların ait hissetmemi sağlıyor.
sana ait.
bir tek sana.

ve ellerin,
hatta avuçların.....

avuçların şevkatin ve sevginin simgesi.
dokunduğun zaman,
hem sevdanı, hem duygularını, hem hassaslığını, hem kıyamayan halini sunuyor bana.

saçlarımı yüzümden hafifçe çekişin,
yanağıma dokunmakla dokunmamak arası temas eden elin,
okşayışın,
dudaklarını sadece dokundurup, öpmek yerine koklayışın,

bunlar tesadüf olabilir mi?

tesadüfen yapılacak şeyler mi?

bir yere girerken arkamdan gelip, hafifçe belime koyduğun kolun,
bu kadın benim dercesine etrafa verdiğin intiba.

yaptığın her hareket öyle yerinde ve öyle anlamlı ki.

davranışlarınla konuşuyorsun çoğu kez.

ve gözlerin...............
yeşilin binbir tonunu gördüğüm,
ama her baktığımda
yeni harelerle tanıştığım gözlerin.

bazen çaresiz bakan,
bazen dayanacak gücü kalmamış gibi ,
bazen yeter artık diye isyan eden,
bazen bakışlarıyla sığınan,
bazen bakışlarına sığındığım gözlerin...

hani gözlerin açıkken,içinden öpmek istediğimi söylediğimde güldüğün,
gözbebeğinden öpmek istediğim gözlerin.

bana senin anlatmadığın herşeyi anlatan,
seni ele veren,
özlemini haykıran gözlerin,
kızgın olduğunda,
üzgün olduğunda ,
göz kapaklarının perdelediği,
ama benim daima güzellikler gördüğüm gözlerin.

bana baktığında,
gözlerinden içine başlayan yolculuğun ilk durağı onlar.

ben gözlerinden giriyorum içine doğru.
bana oradan yol açtın sen.

ve beni gören, beni seven gözler onlar.

o gözlerin gördüğü gibi kimse görmesin beni.
o gözlerin baktığı ifadeyle bakmasın kimse.

bir ömür sen bak, bir ömür sana bakayım.
ve nefes bittiğinde kapanmadan gözlerim son gördüğüm yüz seninki, son gördüğüm göz senin gözlerin olsun.......

ÖLÜMSÜZ OL İSTEDİM.

Bu günden itibaren yazdıklarımı yazma sebebim çok başka...
çünkü ÖLÜMSÜZ OL İSTEDİM.
senin için yapılmamış her şeyi uğruna ben yapmak istedim.
hiç bu kadar sevilmemiştim de mesela,
yada ben yoksam hayatında, ''beni ne kadar çok sevmiş meğer'' de.

belki de beni kırdığında
ve sonra bunları okuduğunda ben ne büyük hata yapmışım da onu incitmişim de.

aslında incir reçelinden esinlendim.
adam kadın için kitap yazmıştı.
kadın ölmek üzereydi ve ölümsüz olmak istemişti.
adam aylarca eve kapanıp ,
kadına kitap yazdı.
hem de onun repliklerinden.

ben de seni öyle çok seviyorum ki,
ölümsüz ol istedim.

çocukluğundan bu güne kadar getirdiğin tüm olumsuzlukları, tüm değersizlikleri hayatından silmek için.
benden geriye
sadece sana yazılmış uzun bir mektup gibi...

belki de
bir çok kişinin okuyacağı bir masal kahramanı yaparım seni.
eğer bunları kitap haline dönüştürme şansım olursa,
gizli isimler ardına saklanmadan
özgürce adını yazar, özgürce imzamı atarım.

SENİ ÖZLÜYORUM...............................................................................................................

seni özlüyorum günışığım.
her dakika mı özler insan?
özlüyorum işte.
sadece karşımda durup baksan yeter belki.
çünkü en kıyamayan bakışlar senin gözlerinde.

bazen içinden dokunmak gelipte dokunamayan eller seninkiler sanki.

bana ruhummmm deyişini özlüyorm çoğu zaman.
insan yaşamadığı anları özler mi?
özler tabi ...
geleceğe özlem duyulmaz mı hiç.
senli geçecek günleri özlüyorum.

yüzünü hatırlıyorum, fotoğraflarına bakıyorum, sözlerini hatırlıyorum.hafızama kazıyorum.
ama kokunun hafızaya kazınması mümkün değil ki.

kokunu özlüyorum en çok.
adımı söyleyişindeki nağmeyi özlüyorum.

yumuşacık saçlarına yüz sürmeyi özlüyorum.

avuçlarını özlüyorum.
seni uzaktan izlediğim günleri özlüyorum.
telefonum çalmaya başlayınca ,arayan sen misin diye telefondan önce sana bakmayı özlüyorum mesela.

bana kendi ellerinle karıştırdığın şekerli çayları özlüyorum.
çayın yanındaki kurabiyeyi ben seviyorum diye peçeteye sarıp bana verişini özlüyorum.

derin nefes alışlarını , iç çekişlerini özlüyorum.
seni özlüyorum.

yanyanayken duyduğumuz huzuru,
aynı anda konuşmayı kesip, gözlerle konuşmaya başladığımız anları özlüyorum.

ben bişey yerken dudaklarıma bakıp, offff demeni özlüyorum.

kartvizitimde senin soyadının yazacağı günleri özlüyorum....

ben olumsuz birşeyden bahsedince,
senin DEME DEME , DEME ÖYLE DEME....deyişini özlüyorum.

eteğim biraz açılsa
ve senin etrafı kollayan bakışlardan sonra ben eteğimi düzelttiğimde;
BENCEDE.....demeni özlüyorum.

mutlu olduğun anlarda
konuşmana eşlik eden bülbül şakıması  gibi sesindeki neşeyi özlüyorum.

gece yatağa yattığımda , yanımda olacağın geceleri özlüyorum.
hani bana sıkıca sarılacağın,
hani uyusan bile ellerinin gevşemeyeceği ve beni sabaha kadar sıcacık ısıtacağın geceleri özlüyorum.

seninle arabamıza binip, uzuun uzun yollar gideceğimiz, arada durup çay molası vereceğimiz yolculuklarda ,
yanındaki koltukta oturmayı özlüyorum.

evimiz için alış verişe çıkmayı, aynı anda, aynı ürünü gösterip , mutlulukla  her detayı  içimizden geldiği gibi düzenlemeyi özlüyorum.

seni kirpiklerinden öperek uyandırmayı ,
saçlarını okşayarak uyutmayı,
dudaklarımı alnına dayayıp ,
öylece kalmayı özlüyorum.

seni, senin olan beni,bizi,bizim hayatımızı özlüyorum............................................................................

20 Eylül 2011 Salı

DAHA ÖNCE BU KADAR İNCİNMİŞ MİYDİM??? HATIRLAMIYORUM İNAN.

ŞİMDİ MESAJIN GELDİ.
nasılsın yazmışsın.

beni o kadar incittikten sonra mı bu nasılsın.

gecelerdir uyuyamıyorum.
ve her sabah hiç bişey yokmuş gibi kalkıp işe gidiyorum.
yine etrafa gülümsüyorum.

dün gece,
gecenin bir vakti,
o kadar kırgın olmama rağmen ,
kızgınlığıma rağmen kalktım çıktım dışarı...
sana oraya doğru geliyorum dediğimde  bana müsait olmadığını , bir arkadaşınla yemek yediğinizi söyledin.
ne şartlarda geldiğimi tahmin etmene rağmen gelmedin.aramadın.

seni görebildiğim bir yerde oturdum ve bişeyler içtim.
ama sen görmedin.iyiki görmedin.
gergindin.
huzursuzsun.

geliş sebebim neydi biliyor musun?
hani zor günler geçirdiğini söyledin ya ,
hani 1 saat önce seni çok özledim ve merak ettim dedin ya.
hani sen bana hep huzurum dersin ya.
işte o yüzden gelmiştim.
sana ne kadar önemli olduğunu göstereyim,
beklemediğin bir anda karşında belireyim,
sıkı
sıkı sarılayım ve sana huzur vereyim ,
destek olayım diye...

anlamadın,
anlamadığın gibi de kırdın.
eve nasıl döndüğümü bilemezsin.
bugün darmadağınım.

üzgünüm.
uykusuzum.
işteki mesaim yıl gibi geldi.
gergin ve sinirliydim.
yetiştirmem gereken onca iş var.
ama yapamıyorum.
çünkü kendimi toparlayamıyorum.

kendime gelmek için herşeyi denedim. ama faydası olmadı.

beni bu kadar üzecek bir durumu hayal bile edemezdim.
ve senin beni bilerek üzeceğini.
bunu göze alabileceğini.

yabancılaşıyoruz bu günlerde.
hiç bu kadar yabancım olmamıştın.
ne yaptığını, neden yaptığını biliyorsundur umarım.
çünkü geri dönüşü olmayan bir yola itiyorsun bizi.
bizi biz olmaktan çıkarıyorsun.
sana gösterdiğim değeri kötüye kullandın dün akşam.
bir açıklaman var mı bilemiyorum.

şimdi bu mesaj ne demek?

NASILSIN?

iyiyim mi demem gerekiyor sence.

seni geren, üzen, yıpratan ben olmadığım halde ,
sonuçları bana dokunuyor.

son günlerde yaptığın davranışlar doğru olan davranış biçimi değil.

bana karşı sergilediğin tavır yüzünden büyük pişmanlık yaşayacaksın.
 zaman aşımı, ya da oluruna bırakmaksa bu ,
hiç dürüstçe değil.

karşına alıp konuşacak kadar cesur değil misin?
kararlı davranamıyorsun her zamanki gibi.
hep  zaman kazanma çabası.
eriyen biten şeylerin telafisi yok.
bunu unutuyorsun sanırım.

bazen geç kalmak,
bitiş demektir.
bağışlasan da  eskisi gibi olmaz biliyorsun.

16 Eylül 2011 Cuma

öyle bir kırılma noktam var ki benim.

birini çok severim,
çok fedakarlık yaparım,
elimden ne gelirse onu mutlu etmek adına aklıma geleni uygularım,
onun yüzünde oluşan bir tek tebessüm herşeye bedeldir benim için.

uzaktan böyle görünmem ama.
sert sanır dışardan bakanlar.
rahat yaklaşamazlar.

veririm, yaparım, ederim, severim, yanında olurum, destek olurum.
sonra üzülmeye başlarım.
ne den hep ben diye.

sonra beklerim.
ama göremem,
içimde tolare ederim.
bahaneler bulurum onun adına.
kendi içimde aklama çabalarım olur.

gün gelir uzaktan bir bakarım ona değiyor mu diye.

ya da ben onun çabasızlığını hakediyormuyum diye.

çok yanarsa canım kapatırım kapıları.
hemde dönüp bakmam bile geri.

neredeyse o noktaya geldim.

kapılarım kapanmaya doğru yöneliyor.

seviyorsun inanıyorum.
istiyorsun hem de çok biliyorum.
ama bazen sadece sevmek ve istemek yeterli olmuyor.

bende çikolatayı seviyorum, istiyorum da ...
eeeeeeeeeeeeeeeeeee

kalkmazsam, gitmezsem, para verip almazsam yiyebilir miyim?

seviyorum istiyorum bi gün  nasıl olsa imkan olur demek yetmez.

beklemek imkanı , imkansıza dönüştürür.

neredeyse imkansızım olmak üzeresin ve hala farkında değilsin.
sen de benim yüreğime ve gönlüme güveniyorsun. ama
hata ediyorsun.

her şey bir gün bitebilir.
ve çok sevsede insan gidebilir.

umudumu kırdın- umudumu kırdım

kocaman bir hayal kırıklığı yaşıyorum şu an.
günlerdir stres sıkıntı.
yok telefon mevzusu, yok aradım bulamadım neredeydinler, yok kontrol etmeler,
ardı arkası kesilmeyen mesajları, sana yaşattığı onca sıkıntılı buhran anları,
çığlık çığlığa halleri, yıkıp dökmeler...
sonra hiç bişey olamamış gibi davranmalar, allak bullak tavırlar.
sonra dur bakalım kızılca kıyamet beklentileri...
süt dökmüş kedi halleri.

en kötüsü sendeki kararsızlık, tutarsızlık...
içi bomboş kalan yeter artık demeler.
ama uygulamada hiç bir şeyin olmayışı.

sen tüm sıkıntılara, tüm gerginliklere ve mutsuzluklara rağmen cesaretsizsin.
o kadar belli ki.
yapamıyorsun.
verdiğin kararları asla uygulayamıyorsun.
hayatını bu duruma getiren de bu zaten.

kararlı davranamamak.
savurduğun tehditlere inanan yok ki karşında.
bilen biliyor neleri yapıp yapamayacağını....

sana bir tek ben mi inandım :((
bir tek ben mi güvendim yüreğine?

bitiyor artık .
sana olan inancım bitiyor.
güvenemiyorum.
sen savaştan korkuyorsun.
sen eline alıp bıçağı ipleri kesmekten korkuyorsun.

senin anlayışın şu:

başka çare kalmayana kadar
kaybettiğin her şeye rağmen dayanmak.
başın zora girmedikçe var olan sistemi devam ettireceksin.

kıyamet kopacak, her şey bitecek, mecbur kalacaksın ki yapabilesin.

aksi takdirde kendi iradenle yapabileceğin şeyler değil bunlar.

korkuyorsun.
ya da yeterince hazır değilsin.
ya da beni kaybetmek daha kolay senin için.

üzgünüm ki ben senden daha cesurum...
ve tek dayanak olarak görmüyorum seni.

senden önce kendime güvenim tam...

sandığın kadar zor değil hiç bişey.
ama sen yaşadığın tereddütler yüzünden sağlığı bozulan, psikolojisi tükenen biri olacaksın.

sen kendine ediyorsun .
ve bunu değiştirmeye gücün yok senin.

oysa ben öyle değilim.

aldatılmış bir kadın olduğumu öğrendiğim halde tek bir damla göz yaşı dökmedim.
geçip karşısına bildiklerimi söyledim mertçe.

bedenini, ruhunu, aklını , yüreğini kiminle istersen paylaş...
bu senin hayatın.
artık senden sorumlu değilim, benden sorumlu değilsin dedim ve daha çok döndüm arkamı.
şimdi sadece yakından tanıdığım biri gibi.
ne yıkıldım, ne vazgeçmişlik hali sardı beni.

görüyorsun bak...
hala giyinip kuşanıp dolanıyorum.o toplantıdan bu toplantıya...
hala etrafımdakiler saygı duyuyor.

hayatta kalmak için bir erkeğe ihtiyacım yok benim.
çünkü böylede mutlu olabilirim.

sen öyle değilsin.
cesaretin yok,
savunamıyorsun kendini.
baskın olamıyorsun.
sadece susuyorsun.

artık inanmıyorum sana.
umudumu aldın bu gün.

ve ben galiba ilk kez bu kadar vazgeçtim senden.
senli hayallerden, senli gelecekten.

sana dayanmaktan,
sana güven duymaktan vazgeçtim ilk kez bu kadar kesin.

yapamayacaksın...
sadece zaman kaybısın....

ve ben sana iyi gelen antidepresan gibiyim.

unuttuğun şey şu...
ben bir araç değilim.

ne kimsenin düze inmek için kullanacağı bir köprü, ne oyalayacağı bir kadın,
ne de boş hayallere inanan bir hayalperestim.

ben amaçları, hedefleri olan,
kendi içinde huzurlu ,
ve herkesten önce kendine güvenen ,
bir çok erkeği cebinden çıkaracak kadar karakterli bir kadınım...

7 Eylül 2011 Çarşamba

bazen buhar olup uçmak istiyorum :(

buhar olup uçabilse keşke insan .
yok olmanın başka bir şekli.
ama üzülmese.

geride kalanlar için,
ya da bir daha göremiyecekleri için.
hiç üzülmese.

canımı yakan sensin.
yapamadıkların.
yanımda olamadıkların.

kelimeyi doldurmayan, ama içtenlikle sen benimsin deyişlerin.
seninsem hani nerdesin o zaman?

neden en ihtiyaç duyduğum anlarda yanımda değilsin?

yüreğine göre öyle.seninim.
ama gerçeğe bakalım .
bak yoksun işte.
işte sensiz bir koca gün.
sesin bile zayıf telefonda.

bensiz bir hayat sana nasıl hissettirirdi kendini?
göze alabiliyor musun bensizliği?

sensiz bi hayat boktan olurdu.
eskisinden de berbat olurdu.

eskiden tatlının tadını bilmeden yaşıyordum.
şimdi tatlının ne olduğunu biliyorum.
sensin hayatın tadı.
hem de tatlı tadı....

her zorluğa göğüs gerdim.
senin için.
sustum ben haklıyken.
senin için.

haksızlığa uğradım da itiraz edemedim senin için.

tüm emeklerimi kaybetmeyi göze aldım senin için.
savaştım, ve bi çok şeyden vazgeçtim senin için.

sen bana hep biraz daha sabır dedin.
daha ne kadar sabır???

sağlığım,
moralim gidiyor.

bunlara değecek kadar cesur olabilecek misin?

şöyle bir ay benden haber alamasan , varlığımın ne anlama geldiğini anlar mısın?

bize inanamıyorum hala dedin ya hep.
biz olmamıza inanamadın.
seni sevmeme inanamadın.
dışarıdan gördüğün o sert duruşlu kadının ,içinden çıkan kadına inanamadın.

sensiz kalmak o kadar yetti ki canıma yine o sert duruşlu kadın olmak istiyorum
yeri geldiğinde acımasız.
iki kez gördün sen o yüzümü.
kollarımı bağlayan,
kaşlarımı çatan,
bir kez olsun ııııığğğğ demeden takır takır konuşan kadına tanık oldun .
kırıcı kelimeleri ayıklama yeteneğimi kaybettiğim zamanları biliyorsun.

ama şu da gerçekki öyle olduğum zamanlar daha düzgün muamele görüyorum.

şimdi kokun geldi sanki....
bu kadar saydırmama rağmen sana,
yanımda olsan deli gibi sarılırdım sana.

çok özledim seni çooooooooook.

nolur o sert kadını çıkarma dışarı.
onunla bende başedemiyorum.
o çok dikbaşlı, çok korkusuz ve katı.
içimdeki duygusal beni fırlatıp atıyor.
sözünün arkasında ve kendi canı yansada dönmüyor.

o biraz acımasız.
sadece sana değil kendine de öyle.

çalışmaktan alıyor hırsını.
herşeyi yok sayıyor.

içimde ve uyuyor. uyandırma onu....
üzmesin ikimizi de

üzme beni.

net ol.
karar ver
ve uygula.

uygulayamıyorsan
asil davran ve git.

YİNE DE HER ŞEYE RAĞMEN

yine de tüm olumsuzluklara rağmen,
tüm yetersizliklere rağmen,

seni seviyorum biliyor musun?

hem de çok.
az önce telefonla konuştuk.
kendini kötü hissettiğini ve ses tonumu sevmediğini söyledin bana.

moralin bozuldu.

benim de bozuk moralim.
dün seni üzecek  konuşmalar yaptığım için, bu gün sana gelmek istemiştim.
gerçekleri söylesem de sana, bugün seni sevdiğim gerçeğini de ilave edecektim.
içim rahat etmedi, bak geldim dercesine dikilecektim kapıda.

sabah evden çıkarken senin için giyinmiştim.
senin aldığın hediyeyi takmıştım mutlu ol diye.
iş çıkışı sana doğru  çevirmiştim arabamın yönünü...
beni durduran neden sendin.
sana doğru gaza basan ayaklarımı titrettin.
kollarım güçsüzce çevirdi direksiyonu.
artık eve dönüyordum.
çünkü gelmemi engelleyen şeyler vardı bulunduğun yerde.
artık istikamet evdi.

işte evdeyim.
hala giyiniğim.
ayakkabılarım hala ayağımda.aslında sıkıyorlar.ama çıkarmıyorum.belki giderim diye.

bu gün batana kadar seni görme ihtimaline inanarak beklemek ne acı biliyor musun?

belki demek.......

aslında çok özledim seni.
kravatını gevşetip bir düğme açmanı,
öyle bakma amaaa deyişini,
sonra avucunu yanağıma usulca koyuşunu....
offf aşkım deyişini....
yavaşça yaklaşıp koklayışını.
hani öpmeye kıyamadan sadece koklamanı özledim.

geçicek inan demeni özledim inanarak söylemesen bile.

bana sımsıkı sarılışını özledim.
aslında o kadar çok sıkıyorsun ki nefesim kesiliyor ve bayılmama ramak kalıyor ama sen hep sıkı sarıl diye söyliyemiyorum.

bazen parmak uçlarını dudaklarıma dokundurup, görme engelliler gibi ezberlemeye çalışıyorsun ya...
sadece dokunmaktan haz duyuyorsun ya hani...
o işte beni sana bu kadar bağlayan.
cinsel anlamda yaşanan hazzın çok daha üstünde bir haz bu.
hani bayramın ilk günü bana
''dokunamamanın bile bu kadar haz verdiği bir ilişki düşünemiyorum'' demiştin ya
etrafımız kalabalıktı ve tepemizde bir kamera :)

sadece bakıyorduk.
ya da dışarıdan öyle gözüküyordu.

oysa orda biz telepati ile anlaşıyorduk.
sen keşke burda olmasak şimdi diyordun,
ben sana dokunmak istiyorum diyordum.
sen çok güzel olmuşsun diyordun,
ben elele dolaşmak istiyorum diyordum.
sen gitme diyordun uğurlarken,
ben nolur gönderme diyordum.
sen gözlerinle söyledin, ben gözlerimle dinledim.

sen arkamdan bakarken içini çektin...
ben giderken, dönüp sana baktım hep...

o gün orada olmamalıydık.
o gün el ele bayramı yaşıyor olmalıydık biz.

sen ortaya çıkmadan, bana yaklaşmadan önce falda çıkmıştın.
bir çift göz seni izliyor demişti kadın.
kim olcak allah aşkına demiştim içimden.

bir yıl boyunca her gün gördüğüm kişi olacağını nereden bilirdim?

seni ulaşılmaz yıldız gibi görüyor ve çekiniyor demişti kadın.
sonra sen söyledin karşımda oturan kişi olmana inanamadığını.

bir gün dedin ki...
seni burada hiç bir erkekle yemek yerken görmedim.
ama şu an karşındayım ve burda olmaktan gurur duyuyorum dedin.

beni sevebilmene hiç ihtimal vermedim dedin.
oysa çok sevdim.
canımın yanmasına göz yumacak kadar çok.

BAZEN HAKLI OLMAK DAHA ÇOK YAKIYOR CANIMI

canım dediğim
sevdiğim adam...

belki hayatımın doğru rotası değilsin.
ama yinede seviyorum seni.

mutlu olmaktan çok mutlu etmek istediğimsin.
rahat ve huzurlu nefeslerinin sebebi olmak istiyorum.

ama sana sığınamıyorum...
en büyük eksiğim ait olma duygusu.
tutunma, sıkıca beni tutması birinin.
sen benimsin demesi,
kararlı, ısrarlı ve vazgeçmeyen olması.

herşeyi göze alabilen,
cesur ve atacağı adımları kararlılıkla atabilen biri.

daha doğrusu, düşünebilen, uygulayabilen, sözünün arkasında durabilen,
gerektiğinde tavrını ortaya koyabilen net birisi....

amacı uğruna her zorluğu aşabilme gücünü içinde barındıran birisi...

kendinden emin, güven veren ve elini benden hiç çekmeyen birisi...

ama asla ürkek değil,
korkak değil,
oynak değil,
sözü ile icraatı bir olan biri...

konuşmak yerine , eyleme döken biri...

karakteri sağlam, ve varlığını hep hissettiren biri...
ne istediğini bilen ve istediğine giden yolda yürümekten korkmayan biri...

çalışkan biri...
anlayışlı biri...
sevgisini gösterebilen, yaşatabilen biri...
sadık olmayı başarabilen biri...
beni paylaşamayan biri...

duruşuyla,
hareketleriyle,
sözleriyle,
bakışıyla,
etrafa bu benim kadınım hissi verebilen biri...

insanların yeri geldiğinde çekineceği, yeri geldiğinde fikrine danışabileceği, saygı duyulan,
sözü dinlenir biri...

benden daha cesur biri............

arkama saklayacağım değil,
koynuna sığınacağım biri....

kadın olarak;
her işin üstesinden gelmekten,
borca girerken tek imzayla her tür riski almaktan,
evin her eksiğini takip etmekten,
araba kullanmaktan,
gece nöbetçi eczaneye bile kendi başına gitmek zorunda kalmaktan,
yapılacak her şeyi tek başına yapmaktan,
gidilen her yerde yalnız görünmekten,
beni sevdiğini söyleyen insanların sorumluluk ve yüklerini sırtlanmaktan,
hayattan korkmayan bir tavırla herkesin beklentisini üzerimde toplamaktan,
gece yalnız yatmaktan,
sabah yalnız uyanmaktan,
2-3 işte birden çalışmaktan,
ama dışarıdan imrenilen bir kadın gibi görünmekten
etrafımdaki tüm art niyetlilerle soğuk savaştan galip çıkmaya çalışmaktan,
düşman sevindirmemek için hep dimdik bir görüntü sergilemekten,
hep gurur duyulan evlat, gurur duyulan kardeş ve benzeri misyonları üstlenmekten,
hata yapmadan yaşamaya çalışmaktan yoruldum...

sen ise şimdi karşımda tüm bu beklentilerime karşı o kadar zayıf bir portre çiziyorsun ki....

müthiş bir uyum var aramızda.
kokunu, bakışını, sevgini,
dokunuşunu,
bana hissettirdiklerini hiçbişeye değişmem.

sen benim aşkı yaşayabileceğim, sevgimi sunabileceğim, sevgiye doyabileceğim tek kişisin belkide.
ya da senden başkasına bu şansı tanımak istemiyorum...

ama ya eksiler????

çevrene hayır diyemiyorsun...
insanlar bu yüzden seni rahatlıkla kullanıyorlar....
doğruyu biliyor, istiyor fakat uygulayamıyorsun...
seni çözen insanlar tehditlerinden korkmuyor, çünkü yapamaz diyorlar.
yalnızlık korkun var...
psikolojine güvenemiyorsun.
konuştukların genellikle sözde kalıyor.
net değilsin ve olamıyorsun...
insanları kırmaktan çekindiğin için çok çabuk geri adım atıyorsun.
hayatta yalnız başına da ayakta durulabileceğine inanmıyorsun.
seni üzeceğini bildiğin şeyleri düşünmeyi erteliyor ya da yok sayıyorsun.
içinden gelenleri söylemekte zorlanıyorsun.
yalana başvuruyor, anı kurtarmayı kar sayıyorsun...
seni geren konuları konuşmaktan çekiniyorsun.

adımları hep karşıdan bekliyorsun.

ama ben zaten sürekli ateşe atılmaktan çok bezdim.
hep önce sen atla denilmesinden sıkıldım.

ve ben kimsesiz de olsa hayatta başarıyla dik durabileceğime inanıyorum.
allahın insana o gücü verdiğine inanıyorum.

şimdi tutunmaya o kadar çok ihtiyacım var ki....
son bir haftadır yaşadıklarım beni o kadar sarstı ki...
eskisinden daha yalnızım şimdi...

sarsılıyor, yalpalıyorum.
ama kimse bilmiyor işte.
ben yine her sabah en modern kıyafetimi giyiyor, en güzel ayakkabılarımı giyiyorum.
en sade makyajımı yapıyor ama en güçlü duruşumu takınıyorum.
sabah topuklarımın sesiyle otoparkı inletiyor ve arabama biniyorum.
işime gidiyor, koruma kalkanımı geçiriyorum üstüme görünmeyen bir zırh gibi...

insanların özenen bakışları ile çarpışıyor bakışlarım.
onlar bana bakarken , ben karşıya bakıyorum.
göz göze gelmiyorum kimseyle , gözlerimdeki hüzün beni ele vermesin diye...
aynaya bakarken hep kaşları çatık buluyorum kendimi...

yaklaşamıyor insanlar bana.

hatta beni görünce kendi aralarında konuşuyorlar.

onlara göre maddi sorunu olmayan, kariyerli, ve isim yapmış biriyim.
hatta o iş yerinde ne işim var...

ihtiyacı olmayan biri olarak niye başkasının iş hakkını gaspediyorum d,iye düşünüyorlar.

bilmiyorlar ki yalnızım...
sıcacık bir sarılışa,
bir ten kokusuna,
gözlerimdeki üzgün bakışa kıyamayan bir bakışa hasretim.

birinin elini belime koyup ,
hadi artık sal kendini demesini bekliyorum.

gerçek anlamda bir BEN VARIM VE YANINDAYIM demesi en giderilemeyen ihtiyacım...

benimle mutfağa giren,
benimle balkonda oturan,
benimle tatile çıkan,
benimle nefesini paylaşan birini bekliyorum...

ama gelmiyorsun....

o kadar üzüyor ki beni bu halin.
gönlümü verdiğim adam doğru adam mı diye düşündürdün bana ilk defa...

seni o aksiyon dolu dünyanda sıkıntılarınla başbaşa bırakabilirim.
çünkü oradan ayrılmayı sen istesende başaramıyorsun.

benim dünyam sakin...
ben sadece eksiklerle yaşıyorum ama huzursuz değilim...
bana kimse bağırmıyor,
kimse evimi çekilmez hale getirmiyor,
kimsenin yükü yok sırtımda...
canım ne isterse onu yiyor , oraya gidiyorum...
ne istersem alıyorum kimse laf etmiyor.
etrafımda beni seven sıcacık 3 dostum var...
ve yetiyorlar...

sana inandım ben.
seninle mutlu olacağıma inandım.

yüreğine , duygularına, içtenliğine yine inanıyorum.
hemde sınırsız...

ne istediğini bildiğine de eminim.
ama yapabileceğin konusunda çok kuşkuluyum.

bir de ne var biliyor musun?

bu güne kadar hiç böyle bir çarkın dişlilerinden biri olmadım.
böyle insanlarla işim olmadı A gibi...

ne suçlu oldum, ne hakkımı aramak zorunda kaldım.
girdiğim her ortamda saygı gördüm.
ve saygı duyulan biri olmak sevilen biri olmaktan önde geldi benim için.

hakarete maruz kalmadım,
tedirgin edilmedim,
hep başım dik oldu hayata karşı.

hiç ismimi ya da yüzümü saklamamı gerektiren bir durumum olmadı benim.
kaçak güreşmedim.
yanlışıyla doğrusuyla mert olmayı öğrettiler bize...
hataysa da yaptığımız yaptım evet demeyi bildik.

sana şunu demek istiyorum.......

eğer hayata karşı net olmazsan,
aldığın kararlar hep düşüncede kalır ve fiiliyata dönüşmezse
bana adam gibi adam olduğunu göstermezsen

ortada BİZ diye bişey kalmayacak.

kaybetmekten korktuğun şeyler sana beni kaybettirecek.

bizi kaybedeceğiz.
aşkı,
bir daha bulunması imkansız olan sevgiyi, bağlılığı,
mutluluğu,
güzel bir geleceği,
uyumu,
birlikte yaşlanma ihtimalini yok edeceğiz...

şimdi yazdığım hiç bir şeyden haberdar değilsin.

bunları günün birinde okuma ihtimalin olacak.
ya tamamen bittiğinde,
ya da kavuştuğumuzda...

işte o zaman ya dizlerini döverek , göz yaşı dökeceksin kaybettiklerinin farkına vararak,
ya da,
yaynındaysam hala,
nelere rağmen seninle birlikte devam ettiğimi görecek ve kıymetimi anlayacaksın.

umalım da ikincisi olsun.

bana yaşattığın bu dayanılmaz zamanların bir telafi şansı olmasını diliyorum.

bana sürekli haklısın diyorsun.

haklı olmak canımı sıkıyor.
haklı ama yalnız olmak daha çok canımı sıkıyor.

bana haklısın deme
sende haklı olmanın bir yolunu bul.
ve beni sustur...

olduğun yerde sayma.

dün bana
BEN TÜM GÜCÜMÜ SENDEN ALIYORUM
NE OLUR BANA OLUMSUZ KONUŞMA dedin...

peki ben hem sana hem bana yetecek gücü nereden bulacağım?

ben zaten siper olmaktan yorulmuşum....
sen de mi beni siper edeceksin kendine....

seni de mi ben koruyup kollayacağım?
en büyük ihtiyacı korunup kollanmak iken???

ben her sabah bedenimi yerden alıyorum sürünerek.
ben her sabah kaldırıyorum kendi elimden tutup kendimi son gayretimle.
başka birine moral verir gibi konuşup telkin ediyorum kendimi.
sonra giydirip kuşatıyorum,
sonra yüzüne bir gülümseme ekliyorum , çatık kaşlara tezat.
insan dışına etki edebiliyor da,
içine etki edemiyor maalesef..

kendimi işe, sokağa ite kaka çıkarıyorum.
günışığına çıkar çıkmaz başka bir kişilik gibi, hissetmediğin şeyleri oynamak ne kadar zor biliyor musun?

beni üzüyorsun artık.
moralimi,
enerjimi,
motivasyonumu, işimi etkiliyor bu durum...

ama tüm bunlara rağmen.....sana kıyamıyorum biliyor musun?

lütfen bizi kaybetme...

17 Ağustos 2011 Çarşamba

İŞİN ÖZÜ NE BİLİYOR MUSUN? KOKUNU ALDIM BİR KERE BEN SENİN.

biraz ağlamaklı, biraz tahammülsüzüm bu gece.
ne olur artık yeter dediğim yerdeyim.


şimdi o kadar burnumda tütüyorsun ki.


işin özü ne biliyor musun? kokunu duydum bir kere.
biz o kadar çok şeyi konuştuk,
o kadar çok şey paylaştık ki seninle...
sen ben oldum, ben sen...


uzağımda olsanda okşuyorum şimdi saçlarını. yine yumuşacıklar.
uykun kaçtı yine biliyorum.
bak bende uyuyamıyorum.


telepatiye inanıyorum.
beni duyuyor musun?
içimden çığlık çığlığa seni çağırıyorum.


şimdi yanımda olsan,
dizime koysan başımı,
ya da göğsüme yaslansan...


avuçlarımdan sana akan huzurla dalsan uykuya.
hiç çekmesem dudaklarımı alnından.


hayalini kurmaktan yoruldum balıkçı...
bugün sesin iyot kokuyordu telefonda.
birde rüzgarın geldi.
sanki meltemdi.


denizine beni de al artık.


denizin ortasında olmak istiyorum seninle.
korkarım aslında.
oradaki tek sığınağım, tek dayanağım olduğunu daha yoğun hissetmek istiyorum.


kokunu en çok geceleri özlüyorum.
kokun hiçbişeyde yok.


yalnız yatmaktan yoruldum.
dokunmanın, bu hissin mucizevi mutluluğunu yaşamak istiyorum.
uyur uyanık zamanlarda, kokunu duyup güven duymak, tekrar uykuya dalmak istiyorum.


senin sadece teninin kokusu yok ki...
gözlerinin kokusu var,
sesinin kokusu var.


avuçlarında sevgi kokusu var.


hani hıçkırır gibi nefes alıyorsun ya sıkıntılı zamanlarında.
nefesin kesilince senin, ben ölecek gibi oluyorum.
nefesin nefesim demek.


yüreğini o kadar çok seviyorum ki.
o kadar ince ki duyguların.
en çok bana bakarken kıyamayan ifadeni, aniden sarılışlarını seviyorum.


oruçlu olmana rağmen dokunmadan , gözlerinle beni sevmeni seviyorum.


gece , sabaha karşı ezan seslerini duyduğunda balkona çıkıp bizim için ettiğin duaları seviyorum.


adımı söyleyişini seviyorum.


gözlerin gitme diye yalvarırken , beni uğurlamanı sevmiyorum hiç.
için sızlaya sızlaya, içimi sızlata sızlata ayrılışları sevmiyorum.
arabana benzeyen bütün arabaları gördüğümde ayağımın frene basmasını, kalbimin göğüs kafesimi zorlamasını, ama hiç birinin sen olmayışını sevmiyorum.


sana öyle  başka , öyle manevi, öyle aşkla bakıyorum ki, nazarımdan koruyamıyorum.


şimdi içim acıyor.
bak gece oldu.
daha kaç gece sensiz???


neden bu kadar çaresiz?


neden bu kadar severken beni yalnız bırakıyorsun hala?


sana anlatamadığım o kadar güzel şeyler var ki sana dair...
ancak yaşayabilirsin aşkım.


kelimesi yok ki onların...


benimde hiç bilmediğim şeyler onlar.


iyi ki geldin.
yüreğimdeki boşluğa iyi geldin.


bazen kavuşamama ihtimalini düşünüyorum da...


unutamayız biz.
mümkün değil.


avuçlarını özledim.
başımı göğsüne bastıran, yanaklarımı okşayan avuçlarını.


beni umulmadık anlarda gördüğün zamanlardaki yüz ifadeni.


şehir dışında olduğumu zannettiğin sabahlarda sana koşarak geldiğimde yüzündeki mutluluğu.


ruhuuuum deyişini.


artık seninle sınırlı zamanları yaşamak istemiyorum.
kokunla, sevginle geçecek bir ömrü istiyorum.


seni düşünmek yerine , yaşamak istiyorum.


hadi şimdi duy beni.
seviyorsan duy.


ayağa kalkayım, balkona çıkayım.
ve aşağıda bekleyen sen ol.


böylece götür beni.
getirme geri.





16 Ağustos 2011 Salı

KONUŞMASAN DA HEP DUYDUM SESİNİ. SÖYLEDİN SAYDIM. VE ÖYLE SEVDİM SENİ.

hep duydum aslında.
söylediklerin , söylemek istediklerin değildi.
asıl söylemek istediklerin gözlerindeydi.
gördüm.
bakışlarımızla dokunduk birbirimizin yüreğine.
duydum. 
oysa sadece fısıltıyla söylüyordun.
ama duydum.
konuştuğumuz dil aynıydı.


iki kişilik emek harcadım ben bu sevgiye.
senin yerine de büyüttüm ..


her gün sana geldim.
her gelişimde daha çoğaldım.


çoğalttın.
eksiltmedin.


kokuna doyamadım hiç.


kol düğmelerinin aralığından görünen tenin en öpülesi yerindi işte benim için.


bileklerinin içinden öpmek.


hatta avuçlarının içinden.


avucunda bir pınar var senin. 
sevgi akıyor dokununca.


şimdi birbirimize bakıyoruz.
konuşmasakta olur.
anlaşıyoruz.


sana bakmak, gözlerimle dua etmek, seni dilemek.


kalbinin üzerine kulağımı dayamak istiyorum çoğu zaman.


kalbini dinlemek istiyorum.


bana bakarken gözlerin doluyor bazen.


göz bebeklerinden öpmek istiyorum.


ışığım...


sen benim , çocukluğumdan beri dilediğim, tüm özelliklerini saydığım , hayalimdeki sevgilisin.


neden bu kadar beklettin beni?


seni baştacı yapmak, etrafında uçan kelebek olmak istiyorum.
ışığa aşık...
aslında sadece biraz iyi gelmekti amacım.
kıyamamıştım.
o stresli haline, 
dil döktüğün haksız insanlar karşısında haksız görünmene,
içinden çıkılmaz haline, 
vazgeçmişliğine 
çare olmak, hatta biraz kafanı dağıtmak.


ilk konuşmamızı hatırlıyorum da 
inanamayan gözlerle beni dinleyişini,
gerçek mi bu kadın der gibi bakışını.
bir idda yüzünden zorla yediğin dondurmayı...


bana gönderdiğin ilk mesajını...
görüş menzilindeydim. menzilindeymişim.
hapşuuu dediğim anda telefonuma gelen mesajı
ÇOK YAŞA. AMA HEP BENİMLE...


beni nasıl şok ettiğini.
elimin ayağıma karışmasını.
o anda sana bakıp bakmamakta saniyeleri yıl gibi düşündüğümü.


sonra hastalandığımda, boğazım ağrıdığında en uzak kafeden gelen kocaman ıhlamur demliğini.
ben ıhlamur istemedim dediğimde. seni gösterip , oradan sipariş ettiler efendim sizin için dediğini garsonun.
ve asıl o ıhlamurla kalbime yol açtığını.


iş çıkışı geç olduğunda ben çıkana kadar , işin bitmiş olmasına rağmen beni bekleyişini,


arabama kadar eşlik edip, kapını kilitle diye uyarmanı mı sevdim acaba.


ağladığımda uzattığın mendilleri mi yoksa.


hiç ummadığım anda gelen kocaman çiçeklerini mi?


bir gün karşılıklı yediğimiz öğle yemeğinde bana şöyle demiştin.


KARŞINDA OTURAN ERKEK OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM.


daha çok şey söyledin.
bazen dilinle bazen gözlerinle.


hep böyle bi kadın var mı gerçekten dedin bana.
bana uzun süre inanamadın.







BİRİNE İNANMAK.

hani inanmak başarmanın yarısıdır ya.
birine inandım.
kimselerin inanmadığı birine.
o'na dedim ki;
sana , senden çok inanıyorum.
defalarca söyledim bunu.
en sonunda bu gün,
o 'da kendine inandığını söyledi.
hiç inanmadığım kadar hemde dedi.
ben onun içini gördüm.
en derinlere sakladığı gerçek kimliğini.
yufka yürekli, hassas, duygulu...
en çok ta sevgiye muhtaç halini.


gözlerine bakıyordum.
gözlerime bakıyordu.
gözlerinden açtı bana kapılarını.
oradan girmeme izin verdi içeriye.
ve ben müsade ettiği bütün duygularını dolaştım.
o kalabalık içinde yalnızdı.
bana sahip olduğu en değerli şey benmişim gibi bakıyordu.
sarıldım.
başı avuçlarımın arasındaydı.
onun hissettiği;
herşeye sahip olmak gibiydi.
bunu dile getirdi.
anneydim, huzurdum, sevgiydim, güvendim.
çünkü o 'da benim sahip olmak istediğim herşeydi.
sadece kokladım.
ciğerlerime dolan,
can kokusuydu.
ben ona inanıyorum.
kendi içinde verdiği savaşta mutlak galip  kendisi olacak. 
çünkü sonunda hep iyi olan kazanır.
çünkü bunu istiyor.
değişmeyi, düzelmeyi ,
hata yapmamayı ,
ve mutlu etmeyi istiyor.
bunu istemesi bile beni mutlu ediyor.
bırakmak yok ellerini.
söz...

12 Ağustos 2011 Cuma

MERHABA BURADA OLMAZSA OLMAZLARI, YAZMAYI , PAYLAŞMAYI VE MUTLULUĞU YANSITMAYI DİLİYORUM.



hey selam ben geldim.


sizlerle tanışmaya, paylaşmaya,


o küçücük camların arkasında kurduğunuz dostluk dolu dünyaya, halkaya katılmaya geldim.


tanışalım mı?


hadi ama merakla yorumlarınızı ve bana katılmanızı bekliyorum.