26 Ekim 2011 Çarşamba

sen - ben ve şarap...

şarap satan giritli bir dükkan.
mahzen gibi.

meyveli şaraplar.......

bu gün özel bir gün.
haberin yok biliyorum.
ama senin adına herşeyi ayarladım ben.

kokunu duyabileceğim,
yüzünü avuçlarımın arasına alabileceğim bir yerde olmalıydık.
sen şarabı açtın,
kadehlere koydun.

yanında çikolata.

sana içiyorum, aşkıma dedin.
sonra ben sana şarabın uydurma hikayesini anlattım..

şarabı satan bey dedi ki;
bu şarabı sevdiğinizle içmelisiniz.
şaraptan bir yudum alıp sonra sevdiğinizin yanağından bir öpücük alıyorsunuz.ancak o zaman şarap gerçek lezzetine kavuşacaktır.
içindeki iksir öyle aktive olacaktır.
eğer şarabı içerken bunu yapmazsanız sadece üzüm suyu içmiş olursunuz.

o yüzden aşkım gel bi öpücük alayım da şarabın tadı yerine gelsin .
 ve sen gülüyorsun.
işte ben senin o gülüşüne ölüyorum.

sonra üzerimize çekip pikeyi koynunda kokunla kaldım öylece.

zaman hızla akarken,
sana söylemem gerektiğini düşündüm ve söyledim.
tam doğduğum gün, doğduğum saatte,
olmak istediğim yerde,
olmak istediğim kişiyle ,
bir yaşımı daha geride bıraktığım için çok mutluyum.
iyi ki varsın ve iyi ki yanımdasın.

inanamadın.
unutmuş olmak seni çok üzdü.
sıkıca sarıldın.
özür diledin.

ama hiç bir şey beklemiyordum ki.
ben tam da istediğim gibi yaşadım günü.

gerçek aşk en büyük hediyemdi.
sen en büyük hediyemdin.

yüzüm senin ellerinin arasındayken ben bambaşka bir mutluluk yaşıyorum zaten.
bunu bana senden başka kimse veremedi ki...
o yüzden en özel hediye seninkiydi.

akşama doğru beni aradın ve görmek istediğini söyledin.
geldim.
galiba çok duygu  ve anlam yüklü bir hediyeydi bu.
buna baktıkça
benim gözlerimden bak kendine.
el yapımı,
üzerinde yüzlerce vuruşla yapılmış özel bir desen olan
o güzel hediyeyi verdin.

bana yeniden bir hayat verdin.
hayatıma anlam verdin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder