26 Ekim 2011 Çarşamba

teşekkür ederim melek!!!

bu gün seni görme şansım yok.
yoğunsun.
sesini duyma şansım var mı bilmiyorum.

bir kitap okuyorum.
kitapta
hadi bir işaret isteyin.
mesela şu an olmasını çok istediğiniz minik birşey isteyin.
yarım saate kalmaz olacak diyordu.

gözlerimi kapadım ve bana varolduğunu ,yanımda olduğunu hissettir melek  dedim.
tepeden tırnağa tüylerim ürperdi.

acaba bana mı öyle geldi diye düşündüm.
gerçekten bu bir işaret sayılır mıydı?

sonra ,
arama ihtimalin olmadığını bildiğim halde ,
beni aramanı diledim.
eğer ararsan melek beni duyuyor demekti....
ilk 15 dakika içinde beni aradın.

hem sesini duyduğuma, hem de iyilik meleğimin verdiği işaretle çok sevindim.

umudum hiç tükenmeden seni seveceğim canım.
sen benim uğurlu yolumsun.

BAKMAKTAN VE DOKUNMAKTAN ÖTE BİR HİS BU.

gözlerine baktığımda ,
yemyeşil bir yol açılıyor.
oradan ruhuna  kapılar aralanıyor.
sanki kimselerin eli gözü değmemiş gibi.
bir bana açılan kapılar.

sana bakınca, 
ki bakmak değil bunun adı...
adı ne dersen bilmiyorum.
bakmaktan ve görmekten öte.
yaşamak gibi,
bir yolculuğa başlamak gibi.
ne kadar bakarsam bakayım doyamamak gibi...

sende yana bir ışık var hayatım.
o ışık her yerinde.
hani karanlıkta kaldığında bir ışık görürsün de hep ışığın geldiği yöne doğru bakarsın ya...
işte öyle .
hep sana doğru bakıyorum, sana doğru akıyorum.
çünkü ışıksın.

başbaşa olduğumuz anlarda o kadar yoğunuz ki ikimizde.

sana baktıkça şükrederek ağlamak geliyor içimden.
sevgine, ilgine, aşkına, bağlılığına, ruhunu, ruhumun okuyuşuna...

konuşmadan söyleyebildiklerimize.

içimde yarattığın coşkuya şükrediyorum.


başım döndüğünde düşmekten korkmuyorum artık. hızlı bir manevra ile beni tutuyorsun ya.
beni tutabilen biri olduğuna şükrediyorum.

eskiden ölümden korkmuyordum.
mutlu değilim ki,
yapmak istediğim herşeyi yaptım.
adımı marka haline getirdim,
imzamı attım dilediğim her platformda.
istediğimi yedim, istediğimi aldım giydim.

yaşanacak , özenilecek ne kaldı  ki?

diyordum.

şimdi ölmekten korkuyorum.

çünkü seninle yaşanacak güzel günlerim olmalı benim.
çünkü aşkı daha yeni tanıdım.
çünkü hiç bu kadar sevilmemiştim.

seninle yaşanacak zaman istiyorum allahtan.

sana adanacak bir ömür.

sana vereceğim sevgi, birlikteyken duyduğun huzur,
yaşamındaki enerjinin artması, 
her gece uyuyabildiğin derin uykuların,
sakin bir yüreğin, ve dağılmamış bir aklın olsa, yanında ben olsam,
depar atarsın, her şeyi başarırsın biliyorum.

sana olana sevgimi anlatamıyorum.
yanında acıkmıyorum, susamıyorum, yanında dünyayı unutuyorum,
yanında herşey değersiz ve önemsiz oluyor.
yanında, huzurluyum, mutluyum,
yanında iş kadını , ev kadını,tüm sosyal rollerden sıyrılıp senin kadının oluyorum ben.
sadece kadın oluyorum.

çünkü sen ,
bana dünyanın en narin varlığıymışım gibi davranıyorsun, el üstünde tutuyorsun.
terliklerimi ayağıma giydiriyor,
üzerimi örtüyorsun.
saçlarımı okşuyor,
öpmeden kokluyorsun.

bana sırtımdan sarılıyor,
güven veriyorsun.

beni sahipleniyor,
hayatımda ilk kez ait olma duygusunu yaşatıyorsun.

gözlerime bakınca gözlerin doluyor.

haftanın son günü canın yanıyor benim için, bizim için.
o can acısına dayanıyorsun.
için eriyerek.

içim eriyerek........

yaptığım herşey, 
adımı taşıyan her başarı senin eserin.
bunu sana  dün de söyledim.
içimdeki coşkunun kaynağı sensin.
bu yüzden 
tüm başarılarımın da kaynağı sensin.

hayat kaynağım........

sen - ben ve şarap...

şarap satan giritli bir dükkan.
mahzen gibi.

meyveli şaraplar.......

bu gün özel bir gün.
haberin yok biliyorum.
ama senin adına herşeyi ayarladım ben.

kokunu duyabileceğim,
yüzünü avuçlarımın arasına alabileceğim bir yerde olmalıydık.
sen şarabı açtın,
kadehlere koydun.

yanında çikolata.

sana içiyorum, aşkıma dedin.
sonra ben sana şarabın uydurma hikayesini anlattım..

şarabı satan bey dedi ki;
bu şarabı sevdiğinizle içmelisiniz.
şaraptan bir yudum alıp sonra sevdiğinizin yanağından bir öpücük alıyorsunuz.ancak o zaman şarap gerçek lezzetine kavuşacaktır.
içindeki iksir öyle aktive olacaktır.
eğer şarabı içerken bunu yapmazsanız sadece üzüm suyu içmiş olursunuz.

o yüzden aşkım gel bi öpücük alayım da şarabın tadı yerine gelsin .
 ve sen gülüyorsun.
işte ben senin o gülüşüne ölüyorum.

sonra üzerimize çekip pikeyi koynunda kokunla kaldım öylece.

zaman hızla akarken,
sana söylemem gerektiğini düşündüm ve söyledim.
tam doğduğum gün, doğduğum saatte,
olmak istediğim yerde,
olmak istediğim kişiyle ,
bir yaşımı daha geride bıraktığım için çok mutluyum.
iyi ki varsın ve iyi ki yanımdasın.

inanamadın.
unutmuş olmak seni çok üzdü.
sıkıca sarıldın.
özür diledin.

ama hiç bir şey beklemiyordum ki.
ben tam da istediğim gibi yaşadım günü.

gerçek aşk en büyük hediyemdi.
sen en büyük hediyemdin.

yüzüm senin ellerinin arasındayken ben bambaşka bir mutluluk yaşıyorum zaten.
bunu bana senden başka kimse veremedi ki...
o yüzden en özel hediye seninkiydi.

akşama doğru beni aradın ve görmek istediğini söyledin.
geldim.
galiba çok duygu  ve anlam yüklü bir hediyeydi bu.
buna baktıkça
benim gözlerimden bak kendine.
el yapımı,
üzerinde yüzlerce vuruşla yapılmış özel bir desen olan
o güzel hediyeyi verdin.

bana yeniden bir hayat verdin.
hayatıma anlam verdin.

SANIRIM DUYMAK İSTEDİĞİM ŞEYLERİ İLK SEN SÖYLEDİN

Sen bana ,
hayatım boyunca amaç edindiğim, uğruna çaba harcadığım duruşu sergilediğimi ,
öyle güzel ifade ettin ki...

senin dilinden yazıyorum bunları....

seni ilk gördüğümde beğeni oluştu bende.
evet beğeniyor, gizliden gizliye izliyordum her halini.
sen gelmeden gidemez olmuştum.

yürüyüşün, duruşun, tavrın, konuşma şeklin o kadar düzgündü ki,
sana asla farklı gözle bakmama müsade etmiyordu yarattığın saygı.

sen ...hanımdın.
sana adınla hitap edemiyordum,
giyim tarzın, ciddiyetin koruyucu bir kalkan gibi , erkeklerin sana yaklaşmasını , seni cinsel bir obje gibi görmesini engelliyordu.
sana baktığımda, beğeni, hayranlık ve saygı hissediyordum.
asla açılamazdım.
sana böyle bişeyi asla yakıştıramazdım.
bu yüzden de kendime hiç ihtimal vermedim.
sadece uzaktan izledim.

şimdi bakıyorumda
uzaktan hayranlık  ve saygı duyduğum kadının, ciddi tavırlarının arkasındaki o yumuşacık kalbi bir tek ben görüyorum.
senin içini, ruhunu, hassasiyetini bir tek ben biliyorum.
ve seni çok seviyorum.
dışarıya karşı böyle olman çok güzel.
bu sayede insanlar sana yaklaşamıyorlar.

sen mini, ya da açık kıyafetler giysen bile ,
kıyafetin kimliğinin önüne geçemiyor.
çünkü sen, duruşunla çekici bir kadından öte , saygın bir kadın olduğunu vurgularcasına davranıyorsun.

ama yine de giyme...:))
seni herkes tanımıyor, kimliğini, kişiliğini herkes bilmiyor.
ve erkekler bakar.
o anda akıllarından geçeni tahmin edemezsin.
ve benim olanı kimse görsün istemiyorum.

.................................................................................................................................................................

işte bunları söyledin.
yıllardır yapmaya çalıştığım buydu.
sevilmekten önce sayılmak,
arkamdan konuşmalarına izin verecek herşeyden kaçınmak,
erkeklerin yatılacak kadın,
ya da offf yavruuum demesinden ziyade,
saygı ve beğeni ile bakmaları, o şekilde yaklaşmaları,
söyleyecekleri her sözcüğü ölçüp biçmeleriydi.

alelade bir kadın olmamaktı.

bunu başarabildiğimi senin ağzından duymak çok güzeldi.

18 Ekim 2011 Salı

SEN, SENİN İÇİN SADECE SENSİN.AMA BENİM İÇİN HERŞEYSİN.

SEN bana dokunduğunda ,
yenileniyorum sanki.
tazecik bir genç kız oluyorum.
çünkü sen, hiç el sürülmemiş kıymetli bir bibloya dokunur gibi dokunuyorsun.
nazik, hassas ve duygulu.

sen bana baktığında
gözlerim kahveden yeşile, maviye dönüyor sanki.
bana hayata renkli bakan gözler hediye ediyorsun.

kolların beni sardığında,
gücü hissediyorum.
beni koruyabileceğini,
bana kol kanat gerebileceğini,
sığınacak liman, saklanacak kale
gölgesine sokulacağım yüce bir ağaç gibi...

o hakimiyeti hissediyorum sende.
emir verir gibi değil, rica eder gibi.

kolların ait hissetmemi sağlıyor.
sana ait.
bir tek sana.

ve ellerin,
hatta avuçların.....

avuçların şevkatin ve sevginin simgesi.
dokunduğun zaman,
hem sevdanı, hem duygularını, hem hassaslığını, hem kıyamayan halini sunuyor bana.

saçlarımı yüzümden hafifçe çekişin,
yanağıma dokunmakla dokunmamak arası temas eden elin,
okşayışın,
dudaklarını sadece dokundurup, öpmek yerine koklayışın,

bunlar tesadüf olabilir mi?

tesadüfen yapılacak şeyler mi?

bir yere girerken arkamdan gelip, hafifçe belime koyduğun kolun,
bu kadın benim dercesine etrafa verdiğin intiba.

yaptığın her hareket öyle yerinde ve öyle anlamlı ki.

davranışlarınla konuşuyorsun çoğu kez.

ve gözlerin...............
yeşilin binbir tonunu gördüğüm,
ama her baktığımda
yeni harelerle tanıştığım gözlerin.

bazen çaresiz bakan,
bazen dayanacak gücü kalmamış gibi ,
bazen yeter artık diye isyan eden,
bazen bakışlarıyla sığınan,
bazen bakışlarına sığındığım gözlerin...

hani gözlerin açıkken,içinden öpmek istediğimi söylediğimde güldüğün,
gözbebeğinden öpmek istediğim gözlerin.

bana senin anlatmadığın herşeyi anlatan,
seni ele veren,
özlemini haykıran gözlerin,
kızgın olduğunda,
üzgün olduğunda ,
göz kapaklarının perdelediği,
ama benim daima güzellikler gördüğüm gözlerin.

bana baktığında,
gözlerinden içine başlayan yolculuğun ilk durağı onlar.

ben gözlerinden giriyorum içine doğru.
bana oradan yol açtın sen.

ve beni gören, beni seven gözler onlar.

o gözlerin gördüğü gibi kimse görmesin beni.
o gözlerin baktığı ifadeyle bakmasın kimse.

bir ömür sen bak, bir ömür sana bakayım.
ve nefes bittiğinde kapanmadan gözlerim son gördüğüm yüz seninki, son gördüğüm göz senin gözlerin olsun.......

ÖLÜMSÜZ OL İSTEDİM.

Bu günden itibaren yazdıklarımı yazma sebebim çok başka...
çünkü ÖLÜMSÜZ OL İSTEDİM.
senin için yapılmamış her şeyi uğruna ben yapmak istedim.
hiç bu kadar sevilmemiştim de mesela,
yada ben yoksam hayatında, ''beni ne kadar çok sevmiş meğer'' de.

belki de beni kırdığında
ve sonra bunları okuduğunda ben ne büyük hata yapmışım da onu incitmişim de.

aslında incir reçelinden esinlendim.
adam kadın için kitap yazmıştı.
kadın ölmek üzereydi ve ölümsüz olmak istemişti.
adam aylarca eve kapanıp ,
kadına kitap yazdı.
hem de onun repliklerinden.

ben de seni öyle çok seviyorum ki,
ölümsüz ol istedim.

çocukluğundan bu güne kadar getirdiğin tüm olumsuzlukları, tüm değersizlikleri hayatından silmek için.
benden geriye
sadece sana yazılmış uzun bir mektup gibi...

belki de
bir çok kişinin okuyacağı bir masal kahramanı yaparım seni.
eğer bunları kitap haline dönüştürme şansım olursa,
gizli isimler ardına saklanmadan
özgürce adını yazar, özgürce imzamı atarım.

SENİ ÖZLÜYORUM...............................................................................................................

seni özlüyorum günışığım.
her dakika mı özler insan?
özlüyorum işte.
sadece karşımda durup baksan yeter belki.
çünkü en kıyamayan bakışlar senin gözlerinde.

bazen içinden dokunmak gelipte dokunamayan eller seninkiler sanki.

bana ruhummmm deyişini özlüyorm çoğu zaman.
insan yaşamadığı anları özler mi?
özler tabi ...
geleceğe özlem duyulmaz mı hiç.
senli geçecek günleri özlüyorum.

yüzünü hatırlıyorum, fotoğraflarına bakıyorum, sözlerini hatırlıyorum.hafızama kazıyorum.
ama kokunun hafızaya kazınması mümkün değil ki.

kokunu özlüyorum en çok.
adımı söyleyişindeki nağmeyi özlüyorum.

yumuşacık saçlarına yüz sürmeyi özlüyorum.

avuçlarını özlüyorum.
seni uzaktan izlediğim günleri özlüyorum.
telefonum çalmaya başlayınca ,arayan sen misin diye telefondan önce sana bakmayı özlüyorum mesela.

bana kendi ellerinle karıştırdığın şekerli çayları özlüyorum.
çayın yanındaki kurabiyeyi ben seviyorum diye peçeteye sarıp bana verişini özlüyorum.

derin nefes alışlarını , iç çekişlerini özlüyorum.
seni özlüyorum.

yanyanayken duyduğumuz huzuru,
aynı anda konuşmayı kesip, gözlerle konuşmaya başladığımız anları özlüyorum.

ben bişey yerken dudaklarıma bakıp, offff demeni özlüyorum.

kartvizitimde senin soyadının yazacağı günleri özlüyorum....

ben olumsuz birşeyden bahsedince,
senin DEME DEME , DEME ÖYLE DEME....deyişini özlüyorum.

eteğim biraz açılsa
ve senin etrafı kollayan bakışlardan sonra ben eteğimi düzelttiğimde;
BENCEDE.....demeni özlüyorum.

mutlu olduğun anlarda
konuşmana eşlik eden bülbül şakıması  gibi sesindeki neşeyi özlüyorum.

gece yatağa yattığımda , yanımda olacağın geceleri özlüyorum.
hani bana sıkıca sarılacağın,
hani uyusan bile ellerinin gevşemeyeceği ve beni sabaha kadar sıcacık ısıtacağın geceleri özlüyorum.

seninle arabamıza binip, uzuun uzun yollar gideceğimiz, arada durup çay molası vereceğimiz yolculuklarda ,
yanındaki koltukta oturmayı özlüyorum.

evimiz için alış verişe çıkmayı, aynı anda, aynı ürünü gösterip , mutlulukla  her detayı  içimizden geldiği gibi düzenlemeyi özlüyorum.

seni kirpiklerinden öperek uyandırmayı ,
saçlarını okşayarak uyutmayı,
dudaklarımı alnına dayayıp ,
öylece kalmayı özlüyorum.

seni, senin olan beni,bizi,bizim hayatımızı özlüyorum............................................................................