20 Eylül 2011 Salı

DAHA ÖNCE BU KADAR İNCİNMİŞ MİYDİM??? HATIRLAMIYORUM İNAN.

ŞİMDİ MESAJIN GELDİ.
nasılsın yazmışsın.

beni o kadar incittikten sonra mı bu nasılsın.

gecelerdir uyuyamıyorum.
ve her sabah hiç bişey yokmuş gibi kalkıp işe gidiyorum.
yine etrafa gülümsüyorum.

dün gece,
gecenin bir vakti,
o kadar kırgın olmama rağmen ,
kızgınlığıma rağmen kalktım çıktım dışarı...
sana oraya doğru geliyorum dediğimde  bana müsait olmadığını , bir arkadaşınla yemek yediğinizi söyledin.
ne şartlarda geldiğimi tahmin etmene rağmen gelmedin.aramadın.

seni görebildiğim bir yerde oturdum ve bişeyler içtim.
ama sen görmedin.iyiki görmedin.
gergindin.
huzursuzsun.

geliş sebebim neydi biliyor musun?
hani zor günler geçirdiğini söyledin ya ,
hani 1 saat önce seni çok özledim ve merak ettim dedin ya.
hani sen bana hep huzurum dersin ya.
işte o yüzden gelmiştim.
sana ne kadar önemli olduğunu göstereyim,
beklemediğin bir anda karşında belireyim,
sıkı
sıkı sarılayım ve sana huzur vereyim ,
destek olayım diye...

anlamadın,
anlamadığın gibi de kırdın.
eve nasıl döndüğümü bilemezsin.
bugün darmadağınım.

üzgünüm.
uykusuzum.
işteki mesaim yıl gibi geldi.
gergin ve sinirliydim.
yetiştirmem gereken onca iş var.
ama yapamıyorum.
çünkü kendimi toparlayamıyorum.

kendime gelmek için herşeyi denedim. ama faydası olmadı.

beni bu kadar üzecek bir durumu hayal bile edemezdim.
ve senin beni bilerek üzeceğini.
bunu göze alabileceğini.

yabancılaşıyoruz bu günlerde.
hiç bu kadar yabancım olmamıştın.
ne yaptığını, neden yaptığını biliyorsundur umarım.
çünkü geri dönüşü olmayan bir yola itiyorsun bizi.
bizi biz olmaktan çıkarıyorsun.
sana gösterdiğim değeri kötüye kullandın dün akşam.
bir açıklaman var mı bilemiyorum.

şimdi bu mesaj ne demek?

NASILSIN?

iyiyim mi demem gerekiyor sence.

seni geren, üzen, yıpratan ben olmadığım halde ,
sonuçları bana dokunuyor.

son günlerde yaptığın davranışlar doğru olan davranış biçimi değil.

bana karşı sergilediğin tavır yüzünden büyük pişmanlık yaşayacaksın.
 zaman aşımı, ya da oluruna bırakmaksa bu ,
hiç dürüstçe değil.

karşına alıp konuşacak kadar cesur değil misin?
kararlı davranamıyorsun her zamanki gibi.
hep  zaman kazanma çabası.
eriyen biten şeylerin telafisi yok.
bunu unutuyorsun sanırım.

bazen geç kalmak,
bitiş demektir.
bağışlasan da  eskisi gibi olmaz biliyorsun.

16 Eylül 2011 Cuma

öyle bir kırılma noktam var ki benim.

birini çok severim,
çok fedakarlık yaparım,
elimden ne gelirse onu mutlu etmek adına aklıma geleni uygularım,
onun yüzünde oluşan bir tek tebessüm herşeye bedeldir benim için.

uzaktan böyle görünmem ama.
sert sanır dışardan bakanlar.
rahat yaklaşamazlar.

veririm, yaparım, ederim, severim, yanında olurum, destek olurum.
sonra üzülmeye başlarım.
ne den hep ben diye.

sonra beklerim.
ama göremem,
içimde tolare ederim.
bahaneler bulurum onun adına.
kendi içimde aklama çabalarım olur.

gün gelir uzaktan bir bakarım ona değiyor mu diye.

ya da ben onun çabasızlığını hakediyormuyum diye.

çok yanarsa canım kapatırım kapıları.
hemde dönüp bakmam bile geri.

neredeyse o noktaya geldim.

kapılarım kapanmaya doğru yöneliyor.

seviyorsun inanıyorum.
istiyorsun hem de çok biliyorum.
ama bazen sadece sevmek ve istemek yeterli olmuyor.

bende çikolatayı seviyorum, istiyorum da ...
eeeeeeeeeeeeeeeeeee

kalkmazsam, gitmezsem, para verip almazsam yiyebilir miyim?

seviyorum istiyorum bi gün  nasıl olsa imkan olur demek yetmez.

beklemek imkanı , imkansıza dönüştürür.

neredeyse imkansızım olmak üzeresin ve hala farkında değilsin.
sen de benim yüreğime ve gönlüme güveniyorsun. ama
hata ediyorsun.

her şey bir gün bitebilir.
ve çok sevsede insan gidebilir.

umudumu kırdın- umudumu kırdım

kocaman bir hayal kırıklığı yaşıyorum şu an.
günlerdir stres sıkıntı.
yok telefon mevzusu, yok aradım bulamadım neredeydinler, yok kontrol etmeler,
ardı arkası kesilmeyen mesajları, sana yaşattığı onca sıkıntılı buhran anları,
çığlık çığlığa halleri, yıkıp dökmeler...
sonra hiç bişey olamamış gibi davranmalar, allak bullak tavırlar.
sonra dur bakalım kızılca kıyamet beklentileri...
süt dökmüş kedi halleri.

en kötüsü sendeki kararsızlık, tutarsızlık...
içi bomboş kalan yeter artık demeler.
ama uygulamada hiç bir şeyin olmayışı.

sen tüm sıkıntılara, tüm gerginliklere ve mutsuzluklara rağmen cesaretsizsin.
o kadar belli ki.
yapamıyorsun.
verdiğin kararları asla uygulayamıyorsun.
hayatını bu duruma getiren de bu zaten.

kararlı davranamamak.
savurduğun tehditlere inanan yok ki karşında.
bilen biliyor neleri yapıp yapamayacağını....

sana bir tek ben mi inandım :((
bir tek ben mi güvendim yüreğine?

bitiyor artık .
sana olan inancım bitiyor.
güvenemiyorum.
sen savaştan korkuyorsun.
sen eline alıp bıçağı ipleri kesmekten korkuyorsun.

senin anlayışın şu:

başka çare kalmayana kadar
kaybettiğin her şeye rağmen dayanmak.
başın zora girmedikçe var olan sistemi devam ettireceksin.

kıyamet kopacak, her şey bitecek, mecbur kalacaksın ki yapabilesin.

aksi takdirde kendi iradenle yapabileceğin şeyler değil bunlar.

korkuyorsun.
ya da yeterince hazır değilsin.
ya da beni kaybetmek daha kolay senin için.

üzgünüm ki ben senden daha cesurum...
ve tek dayanak olarak görmüyorum seni.

senden önce kendime güvenim tam...

sandığın kadar zor değil hiç bişey.
ama sen yaşadığın tereddütler yüzünden sağlığı bozulan, psikolojisi tükenen biri olacaksın.

sen kendine ediyorsun .
ve bunu değiştirmeye gücün yok senin.

oysa ben öyle değilim.

aldatılmış bir kadın olduğumu öğrendiğim halde tek bir damla göz yaşı dökmedim.
geçip karşısına bildiklerimi söyledim mertçe.

bedenini, ruhunu, aklını , yüreğini kiminle istersen paylaş...
bu senin hayatın.
artık senden sorumlu değilim, benden sorumlu değilsin dedim ve daha çok döndüm arkamı.
şimdi sadece yakından tanıdığım biri gibi.
ne yıkıldım, ne vazgeçmişlik hali sardı beni.

görüyorsun bak...
hala giyinip kuşanıp dolanıyorum.o toplantıdan bu toplantıya...
hala etrafımdakiler saygı duyuyor.

hayatta kalmak için bir erkeğe ihtiyacım yok benim.
çünkü böylede mutlu olabilirim.

sen öyle değilsin.
cesaretin yok,
savunamıyorsun kendini.
baskın olamıyorsun.
sadece susuyorsun.

artık inanmıyorum sana.
umudumu aldın bu gün.

ve ben galiba ilk kez bu kadar vazgeçtim senden.
senli hayallerden, senli gelecekten.

sana dayanmaktan,
sana güven duymaktan vazgeçtim ilk kez bu kadar kesin.

yapamayacaksın...
sadece zaman kaybısın....

ve ben sana iyi gelen antidepresan gibiyim.

unuttuğun şey şu...
ben bir araç değilim.

ne kimsenin düze inmek için kullanacağı bir köprü, ne oyalayacağı bir kadın,
ne de boş hayallere inanan bir hayalperestim.

ben amaçları, hedefleri olan,
kendi içinde huzurlu ,
ve herkesten önce kendine güvenen ,
bir çok erkeği cebinden çıkaracak kadar karakterli bir kadınım...

7 Eylül 2011 Çarşamba

bazen buhar olup uçmak istiyorum :(

buhar olup uçabilse keşke insan .
yok olmanın başka bir şekli.
ama üzülmese.

geride kalanlar için,
ya da bir daha göremiyecekleri için.
hiç üzülmese.

canımı yakan sensin.
yapamadıkların.
yanımda olamadıkların.

kelimeyi doldurmayan, ama içtenlikle sen benimsin deyişlerin.
seninsem hani nerdesin o zaman?

neden en ihtiyaç duyduğum anlarda yanımda değilsin?

yüreğine göre öyle.seninim.
ama gerçeğe bakalım .
bak yoksun işte.
işte sensiz bir koca gün.
sesin bile zayıf telefonda.

bensiz bir hayat sana nasıl hissettirirdi kendini?
göze alabiliyor musun bensizliği?

sensiz bi hayat boktan olurdu.
eskisinden de berbat olurdu.

eskiden tatlının tadını bilmeden yaşıyordum.
şimdi tatlının ne olduğunu biliyorum.
sensin hayatın tadı.
hem de tatlı tadı....

her zorluğa göğüs gerdim.
senin için.
sustum ben haklıyken.
senin için.

haksızlığa uğradım da itiraz edemedim senin için.

tüm emeklerimi kaybetmeyi göze aldım senin için.
savaştım, ve bi çok şeyden vazgeçtim senin için.

sen bana hep biraz daha sabır dedin.
daha ne kadar sabır???

sağlığım,
moralim gidiyor.

bunlara değecek kadar cesur olabilecek misin?

şöyle bir ay benden haber alamasan , varlığımın ne anlama geldiğini anlar mısın?

bize inanamıyorum hala dedin ya hep.
biz olmamıza inanamadın.
seni sevmeme inanamadın.
dışarıdan gördüğün o sert duruşlu kadının ,içinden çıkan kadına inanamadın.

sensiz kalmak o kadar yetti ki canıma yine o sert duruşlu kadın olmak istiyorum
yeri geldiğinde acımasız.
iki kez gördün sen o yüzümü.
kollarımı bağlayan,
kaşlarımı çatan,
bir kez olsun ııııığğğğ demeden takır takır konuşan kadına tanık oldun .
kırıcı kelimeleri ayıklama yeteneğimi kaybettiğim zamanları biliyorsun.

ama şu da gerçekki öyle olduğum zamanlar daha düzgün muamele görüyorum.

şimdi kokun geldi sanki....
bu kadar saydırmama rağmen sana,
yanımda olsan deli gibi sarılırdım sana.

çok özledim seni çooooooooook.

nolur o sert kadını çıkarma dışarı.
onunla bende başedemiyorum.
o çok dikbaşlı, çok korkusuz ve katı.
içimdeki duygusal beni fırlatıp atıyor.
sözünün arkasında ve kendi canı yansada dönmüyor.

o biraz acımasız.
sadece sana değil kendine de öyle.

çalışmaktan alıyor hırsını.
herşeyi yok sayıyor.

içimde ve uyuyor. uyandırma onu....
üzmesin ikimizi de

üzme beni.

net ol.
karar ver
ve uygula.

uygulayamıyorsan
asil davran ve git.

YİNE DE HER ŞEYE RAĞMEN

yine de tüm olumsuzluklara rağmen,
tüm yetersizliklere rağmen,

seni seviyorum biliyor musun?

hem de çok.
az önce telefonla konuştuk.
kendini kötü hissettiğini ve ses tonumu sevmediğini söyledin bana.

moralin bozuldu.

benim de bozuk moralim.
dün seni üzecek  konuşmalar yaptığım için, bu gün sana gelmek istemiştim.
gerçekleri söylesem de sana, bugün seni sevdiğim gerçeğini de ilave edecektim.
içim rahat etmedi, bak geldim dercesine dikilecektim kapıda.

sabah evden çıkarken senin için giyinmiştim.
senin aldığın hediyeyi takmıştım mutlu ol diye.
iş çıkışı sana doğru  çevirmiştim arabamın yönünü...
beni durduran neden sendin.
sana doğru gaza basan ayaklarımı titrettin.
kollarım güçsüzce çevirdi direksiyonu.
artık eve dönüyordum.
çünkü gelmemi engelleyen şeyler vardı bulunduğun yerde.
artık istikamet evdi.

işte evdeyim.
hala giyiniğim.
ayakkabılarım hala ayağımda.aslında sıkıyorlar.ama çıkarmıyorum.belki giderim diye.

bu gün batana kadar seni görme ihtimaline inanarak beklemek ne acı biliyor musun?

belki demek.......

aslında çok özledim seni.
kravatını gevşetip bir düğme açmanı,
öyle bakma amaaa deyişini,
sonra avucunu yanağıma usulca koyuşunu....
offf aşkım deyişini....
yavaşça yaklaşıp koklayışını.
hani öpmeye kıyamadan sadece koklamanı özledim.

geçicek inan demeni özledim inanarak söylemesen bile.

bana sımsıkı sarılışını özledim.
aslında o kadar çok sıkıyorsun ki nefesim kesiliyor ve bayılmama ramak kalıyor ama sen hep sıkı sarıl diye söyliyemiyorum.

bazen parmak uçlarını dudaklarıma dokundurup, görme engelliler gibi ezberlemeye çalışıyorsun ya...
sadece dokunmaktan haz duyuyorsun ya hani...
o işte beni sana bu kadar bağlayan.
cinsel anlamda yaşanan hazzın çok daha üstünde bir haz bu.
hani bayramın ilk günü bana
''dokunamamanın bile bu kadar haz verdiği bir ilişki düşünemiyorum'' demiştin ya
etrafımız kalabalıktı ve tepemizde bir kamera :)

sadece bakıyorduk.
ya da dışarıdan öyle gözüküyordu.

oysa orda biz telepati ile anlaşıyorduk.
sen keşke burda olmasak şimdi diyordun,
ben sana dokunmak istiyorum diyordum.
sen çok güzel olmuşsun diyordun,
ben elele dolaşmak istiyorum diyordum.
sen gitme diyordun uğurlarken,
ben nolur gönderme diyordum.
sen gözlerinle söyledin, ben gözlerimle dinledim.

sen arkamdan bakarken içini çektin...
ben giderken, dönüp sana baktım hep...

o gün orada olmamalıydık.
o gün el ele bayramı yaşıyor olmalıydık biz.

sen ortaya çıkmadan, bana yaklaşmadan önce falda çıkmıştın.
bir çift göz seni izliyor demişti kadın.
kim olcak allah aşkına demiştim içimden.

bir yıl boyunca her gün gördüğüm kişi olacağını nereden bilirdim?

seni ulaşılmaz yıldız gibi görüyor ve çekiniyor demişti kadın.
sonra sen söyledin karşımda oturan kişi olmana inanamadığını.

bir gün dedin ki...
seni burada hiç bir erkekle yemek yerken görmedim.
ama şu an karşındayım ve burda olmaktan gurur duyuyorum dedin.

beni sevebilmene hiç ihtimal vermedim dedin.
oysa çok sevdim.
canımın yanmasına göz yumacak kadar çok.

BAZEN HAKLI OLMAK DAHA ÇOK YAKIYOR CANIMI

canım dediğim
sevdiğim adam...

belki hayatımın doğru rotası değilsin.
ama yinede seviyorum seni.

mutlu olmaktan çok mutlu etmek istediğimsin.
rahat ve huzurlu nefeslerinin sebebi olmak istiyorum.

ama sana sığınamıyorum...
en büyük eksiğim ait olma duygusu.
tutunma, sıkıca beni tutması birinin.
sen benimsin demesi,
kararlı, ısrarlı ve vazgeçmeyen olması.

herşeyi göze alabilen,
cesur ve atacağı adımları kararlılıkla atabilen biri.

daha doğrusu, düşünebilen, uygulayabilen, sözünün arkasında durabilen,
gerektiğinde tavrını ortaya koyabilen net birisi....

amacı uğruna her zorluğu aşabilme gücünü içinde barındıran birisi...

kendinden emin, güven veren ve elini benden hiç çekmeyen birisi...

ama asla ürkek değil,
korkak değil,
oynak değil,
sözü ile icraatı bir olan biri...

konuşmak yerine , eyleme döken biri...

karakteri sağlam, ve varlığını hep hissettiren biri...
ne istediğini bilen ve istediğine giden yolda yürümekten korkmayan biri...

çalışkan biri...
anlayışlı biri...
sevgisini gösterebilen, yaşatabilen biri...
sadık olmayı başarabilen biri...
beni paylaşamayan biri...

duruşuyla,
hareketleriyle,
sözleriyle,
bakışıyla,
etrafa bu benim kadınım hissi verebilen biri...

insanların yeri geldiğinde çekineceği, yeri geldiğinde fikrine danışabileceği, saygı duyulan,
sözü dinlenir biri...

benden daha cesur biri............

arkama saklayacağım değil,
koynuna sığınacağım biri....

kadın olarak;
her işin üstesinden gelmekten,
borca girerken tek imzayla her tür riski almaktan,
evin her eksiğini takip etmekten,
araba kullanmaktan,
gece nöbetçi eczaneye bile kendi başına gitmek zorunda kalmaktan,
yapılacak her şeyi tek başına yapmaktan,
gidilen her yerde yalnız görünmekten,
beni sevdiğini söyleyen insanların sorumluluk ve yüklerini sırtlanmaktan,
hayattan korkmayan bir tavırla herkesin beklentisini üzerimde toplamaktan,
gece yalnız yatmaktan,
sabah yalnız uyanmaktan,
2-3 işte birden çalışmaktan,
ama dışarıdan imrenilen bir kadın gibi görünmekten
etrafımdaki tüm art niyetlilerle soğuk savaştan galip çıkmaya çalışmaktan,
düşman sevindirmemek için hep dimdik bir görüntü sergilemekten,
hep gurur duyulan evlat, gurur duyulan kardeş ve benzeri misyonları üstlenmekten,
hata yapmadan yaşamaya çalışmaktan yoruldum...

sen ise şimdi karşımda tüm bu beklentilerime karşı o kadar zayıf bir portre çiziyorsun ki....

müthiş bir uyum var aramızda.
kokunu, bakışını, sevgini,
dokunuşunu,
bana hissettirdiklerini hiçbişeye değişmem.

sen benim aşkı yaşayabileceğim, sevgimi sunabileceğim, sevgiye doyabileceğim tek kişisin belkide.
ya da senden başkasına bu şansı tanımak istemiyorum...

ama ya eksiler????

çevrene hayır diyemiyorsun...
insanlar bu yüzden seni rahatlıkla kullanıyorlar....
doğruyu biliyor, istiyor fakat uygulayamıyorsun...
seni çözen insanlar tehditlerinden korkmuyor, çünkü yapamaz diyorlar.
yalnızlık korkun var...
psikolojine güvenemiyorsun.
konuştukların genellikle sözde kalıyor.
net değilsin ve olamıyorsun...
insanları kırmaktan çekindiğin için çok çabuk geri adım atıyorsun.
hayatta yalnız başına da ayakta durulabileceğine inanmıyorsun.
seni üzeceğini bildiğin şeyleri düşünmeyi erteliyor ya da yok sayıyorsun.
içinden gelenleri söylemekte zorlanıyorsun.
yalana başvuruyor, anı kurtarmayı kar sayıyorsun...
seni geren konuları konuşmaktan çekiniyorsun.

adımları hep karşıdan bekliyorsun.

ama ben zaten sürekli ateşe atılmaktan çok bezdim.
hep önce sen atla denilmesinden sıkıldım.

ve ben kimsesiz de olsa hayatta başarıyla dik durabileceğime inanıyorum.
allahın insana o gücü verdiğine inanıyorum.

şimdi tutunmaya o kadar çok ihtiyacım var ki....
son bir haftadır yaşadıklarım beni o kadar sarstı ki...
eskisinden daha yalnızım şimdi...

sarsılıyor, yalpalıyorum.
ama kimse bilmiyor işte.
ben yine her sabah en modern kıyafetimi giyiyor, en güzel ayakkabılarımı giyiyorum.
en sade makyajımı yapıyor ama en güçlü duruşumu takınıyorum.
sabah topuklarımın sesiyle otoparkı inletiyor ve arabama biniyorum.
işime gidiyor, koruma kalkanımı geçiriyorum üstüme görünmeyen bir zırh gibi...

insanların özenen bakışları ile çarpışıyor bakışlarım.
onlar bana bakarken , ben karşıya bakıyorum.
göz göze gelmiyorum kimseyle , gözlerimdeki hüzün beni ele vermesin diye...
aynaya bakarken hep kaşları çatık buluyorum kendimi...

yaklaşamıyor insanlar bana.

hatta beni görünce kendi aralarında konuşuyorlar.

onlara göre maddi sorunu olmayan, kariyerli, ve isim yapmış biriyim.
hatta o iş yerinde ne işim var...

ihtiyacı olmayan biri olarak niye başkasının iş hakkını gaspediyorum d,iye düşünüyorlar.

bilmiyorlar ki yalnızım...
sıcacık bir sarılışa,
bir ten kokusuna,
gözlerimdeki üzgün bakışa kıyamayan bir bakışa hasretim.

birinin elini belime koyup ,
hadi artık sal kendini demesini bekliyorum.

gerçek anlamda bir BEN VARIM VE YANINDAYIM demesi en giderilemeyen ihtiyacım...

benimle mutfağa giren,
benimle balkonda oturan,
benimle tatile çıkan,
benimle nefesini paylaşan birini bekliyorum...

ama gelmiyorsun....

o kadar üzüyor ki beni bu halin.
gönlümü verdiğim adam doğru adam mı diye düşündürdün bana ilk defa...

seni o aksiyon dolu dünyanda sıkıntılarınla başbaşa bırakabilirim.
çünkü oradan ayrılmayı sen istesende başaramıyorsun.

benim dünyam sakin...
ben sadece eksiklerle yaşıyorum ama huzursuz değilim...
bana kimse bağırmıyor,
kimse evimi çekilmez hale getirmiyor,
kimsenin yükü yok sırtımda...
canım ne isterse onu yiyor , oraya gidiyorum...
ne istersem alıyorum kimse laf etmiyor.
etrafımda beni seven sıcacık 3 dostum var...
ve yetiyorlar...

sana inandım ben.
seninle mutlu olacağıma inandım.

yüreğine , duygularına, içtenliğine yine inanıyorum.
hemde sınırsız...

ne istediğini bildiğine de eminim.
ama yapabileceğin konusunda çok kuşkuluyum.

bir de ne var biliyor musun?

bu güne kadar hiç böyle bir çarkın dişlilerinden biri olmadım.
böyle insanlarla işim olmadı A gibi...

ne suçlu oldum, ne hakkımı aramak zorunda kaldım.
girdiğim her ortamda saygı gördüm.
ve saygı duyulan biri olmak sevilen biri olmaktan önde geldi benim için.

hakarete maruz kalmadım,
tedirgin edilmedim,
hep başım dik oldu hayata karşı.

hiç ismimi ya da yüzümü saklamamı gerektiren bir durumum olmadı benim.
kaçak güreşmedim.
yanlışıyla doğrusuyla mert olmayı öğrettiler bize...
hataysa da yaptığımız yaptım evet demeyi bildik.

sana şunu demek istiyorum.......

eğer hayata karşı net olmazsan,
aldığın kararlar hep düşüncede kalır ve fiiliyata dönüşmezse
bana adam gibi adam olduğunu göstermezsen

ortada BİZ diye bişey kalmayacak.

kaybetmekten korktuğun şeyler sana beni kaybettirecek.

bizi kaybedeceğiz.
aşkı,
bir daha bulunması imkansız olan sevgiyi, bağlılığı,
mutluluğu,
güzel bir geleceği,
uyumu,
birlikte yaşlanma ihtimalini yok edeceğiz...

şimdi yazdığım hiç bir şeyden haberdar değilsin.

bunları günün birinde okuma ihtimalin olacak.
ya tamamen bittiğinde,
ya da kavuştuğumuzda...

işte o zaman ya dizlerini döverek , göz yaşı dökeceksin kaybettiklerinin farkına vararak,
ya da,
yaynındaysam hala,
nelere rağmen seninle birlikte devam ettiğimi görecek ve kıymetimi anlayacaksın.

umalım da ikincisi olsun.

bana yaşattığın bu dayanılmaz zamanların bir telafi şansı olmasını diliyorum.

bana sürekli haklısın diyorsun.

haklı olmak canımı sıkıyor.
haklı ama yalnız olmak daha çok canımı sıkıyor.

bana haklısın deme
sende haklı olmanın bir yolunu bul.
ve beni sustur...

olduğun yerde sayma.

dün bana
BEN TÜM GÜCÜMÜ SENDEN ALIYORUM
NE OLUR BANA OLUMSUZ KONUŞMA dedin...

peki ben hem sana hem bana yetecek gücü nereden bulacağım?

ben zaten siper olmaktan yorulmuşum....
sen de mi beni siper edeceksin kendine....

seni de mi ben koruyup kollayacağım?
en büyük ihtiyacı korunup kollanmak iken???

ben her sabah bedenimi yerden alıyorum sürünerek.
ben her sabah kaldırıyorum kendi elimden tutup kendimi son gayretimle.
başka birine moral verir gibi konuşup telkin ediyorum kendimi.
sonra giydirip kuşatıyorum,
sonra yüzüne bir gülümseme ekliyorum , çatık kaşlara tezat.
insan dışına etki edebiliyor da,
içine etki edemiyor maalesef..

kendimi işe, sokağa ite kaka çıkarıyorum.
günışığına çıkar çıkmaz başka bir kişilik gibi, hissetmediğin şeyleri oynamak ne kadar zor biliyor musun?

beni üzüyorsun artık.
moralimi,
enerjimi,
motivasyonumu, işimi etkiliyor bu durum...

ama tüm bunlara rağmen.....sana kıyamıyorum biliyor musun?

lütfen bizi kaybetme...