16 Ağustos 2011 Salı

aslında sadece biraz iyi gelmekti amacım.
kıyamamıştım.
o stresli haline, 
dil döktüğün haksız insanlar karşısında haksız görünmene,
içinden çıkılmaz haline, 
vazgeçmişliğine 
çare olmak, hatta biraz kafanı dağıtmak.


ilk konuşmamızı hatırlıyorum da 
inanamayan gözlerle beni dinleyişini,
gerçek mi bu kadın der gibi bakışını.
bir idda yüzünden zorla yediğin dondurmayı...


bana gönderdiğin ilk mesajını...
görüş menzilindeydim. menzilindeymişim.
hapşuuu dediğim anda telefonuma gelen mesajı
ÇOK YAŞA. AMA HEP BENİMLE...


beni nasıl şok ettiğini.
elimin ayağıma karışmasını.
o anda sana bakıp bakmamakta saniyeleri yıl gibi düşündüğümü.


sonra hastalandığımda, boğazım ağrıdığında en uzak kafeden gelen kocaman ıhlamur demliğini.
ben ıhlamur istemedim dediğimde. seni gösterip , oradan sipariş ettiler efendim sizin için dediğini garsonun.
ve asıl o ıhlamurla kalbime yol açtığını.


iş çıkışı geç olduğunda ben çıkana kadar , işin bitmiş olmasına rağmen beni bekleyişini,


arabama kadar eşlik edip, kapını kilitle diye uyarmanı mı sevdim acaba.


ağladığımda uzattığın mendilleri mi yoksa.


hiç ummadığım anda gelen kocaman çiçeklerini mi?


bir gün karşılıklı yediğimiz öğle yemeğinde bana şöyle demiştin.


KARŞINDA OTURAN ERKEK OLMAKTAN GURUR DUYUYORUM.


daha çok şey söyledin.
bazen dilinle bazen gözlerinle.


hep böyle bi kadın var mı gerçekten dedin bana.
bana uzun süre inanamadın.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder