17 Ağustos 2011 Çarşamba

İŞİN ÖZÜ NE BİLİYOR MUSUN? KOKUNU ALDIM BİR KERE BEN SENİN.

biraz ağlamaklı, biraz tahammülsüzüm bu gece.
ne olur artık yeter dediğim yerdeyim.


şimdi o kadar burnumda tütüyorsun ki.


işin özü ne biliyor musun? kokunu duydum bir kere.
biz o kadar çok şeyi konuştuk,
o kadar çok şey paylaştık ki seninle...
sen ben oldum, ben sen...


uzağımda olsanda okşuyorum şimdi saçlarını. yine yumuşacıklar.
uykun kaçtı yine biliyorum.
bak bende uyuyamıyorum.


telepatiye inanıyorum.
beni duyuyor musun?
içimden çığlık çığlığa seni çağırıyorum.


şimdi yanımda olsan,
dizime koysan başımı,
ya da göğsüme yaslansan...


avuçlarımdan sana akan huzurla dalsan uykuya.
hiç çekmesem dudaklarımı alnından.


hayalini kurmaktan yoruldum balıkçı...
bugün sesin iyot kokuyordu telefonda.
birde rüzgarın geldi.
sanki meltemdi.


denizine beni de al artık.


denizin ortasında olmak istiyorum seninle.
korkarım aslında.
oradaki tek sığınağım, tek dayanağım olduğunu daha yoğun hissetmek istiyorum.


kokunu en çok geceleri özlüyorum.
kokun hiçbişeyde yok.


yalnız yatmaktan yoruldum.
dokunmanın, bu hissin mucizevi mutluluğunu yaşamak istiyorum.
uyur uyanık zamanlarda, kokunu duyup güven duymak, tekrar uykuya dalmak istiyorum.


senin sadece teninin kokusu yok ki...
gözlerinin kokusu var,
sesinin kokusu var.


avuçlarında sevgi kokusu var.


hani hıçkırır gibi nefes alıyorsun ya sıkıntılı zamanlarında.
nefesin kesilince senin, ben ölecek gibi oluyorum.
nefesin nefesim demek.


yüreğini o kadar çok seviyorum ki.
o kadar ince ki duyguların.
en çok bana bakarken kıyamayan ifadeni, aniden sarılışlarını seviyorum.


oruçlu olmana rağmen dokunmadan , gözlerinle beni sevmeni seviyorum.


gece , sabaha karşı ezan seslerini duyduğunda balkona çıkıp bizim için ettiğin duaları seviyorum.


adımı söyleyişini seviyorum.


gözlerin gitme diye yalvarırken , beni uğurlamanı sevmiyorum hiç.
için sızlaya sızlaya, içimi sızlata sızlata ayrılışları sevmiyorum.
arabana benzeyen bütün arabaları gördüğümde ayağımın frene basmasını, kalbimin göğüs kafesimi zorlamasını, ama hiç birinin sen olmayışını sevmiyorum.


sana öyle  başka , öyle manevi, öyle aşkla bakıyorum ki, nazarımdan koruyamıyorum.


şimdi içim acıyor.
bak gece oldu.
daha kaç gece sensiz???


neden bu kadar çaresiz?


neden bu kadar severken beni yalnız bırakıyorsun hala?


sana anlatamadığım o kadar güzel şeyler var ki sana dair...
ancak yaşayabilirsin aşkım.


kelimesi yok ki onların...


benimde hiç bilmediğim şeyler onlar.


iyi ki geldin.
yüreğimdeki boşluğa iyi geldin.


bazen kavuşamama ihtimalini düşünüyorum da...


unutamayız biz.
mümkün değil.


avuçlarını özledim.
başımı göğsüne bastıran, yanaklarımı okşayan avuçlarını.


beni umulmadık anlarda gördüğün zamanlardaki yüz ifadeni.


şehir dışında olduğumu zannettiğin sabahlarda sana koşarak geldiğimde yüzündeki mutluluğu.


ruhuuuum deyişini.


artık seninle sınırlı zamanları yaşamak istemiyorum.
kokunla, sevginle geçecek bir ömrü istiyorum.


seni düşünmek yerine , yaşamak istiyorum.


hadi şimdi duy beni.
seviyorsan duy.


ayağa kalkayım, balkona çıkayım.
ve aşağıda bekleyen sen ol.


böylece götür beni.
getirme geri.





2 yorum: